1 Mayıs Mahallesi’nden komünistler olarak; 15-16 Haziran İşçi Ayaklanması gündemli söyleşimizi 10 kişinin katılımıyla Mayısta Yaşam Kooperatifi’nde gerçekleştirirdik.

Bu söyleşiyi yapmaktaki amacımız 15-16 Haziran İşçi Ayaklanması ve diğer ayaklanmaların neye tekabül ettiğini konu etmekti. Söyleşide “ayaklanmalar ve devrimci parti eksikliği” konularını öne çıkarttık.

Konuşmacı yoldaş şunları dile getirdi:

“15-16 Haziran bir işçi ayaklanmasıdır ve tarih her zaman bu tür ayaklanmalara gebedir.15-16 Haziran dâhil olmak üzere üç ayaklanmadan söz edeceğim. Bunlardan ilki DİSK’in kapatılmasına karşı reform taleplerinin öne çıkarıldığı 15-16 Haziran işçi ayaklanması. İkinci olarak Gazi Mahallesi’nde alevi bir dedenin katledilmesi ile halkın ve devrimcilerin devletin saldırılarına karşı boyun eğmeyerek bu saldırıya eylemli bir şekilde karşı geldiği ve 1 Mayıs Mahallesi’ne de sıçrayan Gazi Ayaklanması. Üçüncü olarak Taksim, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı gelmekle başlasa da sonrasında kitleselleşerek 79 ile yayılan, Tayyip Erdoğan’ın hedef tahtasında olduğu bir burjuva başkaldırı; Gezi Ayaklanması.

Tarihte yer alan bu tür ayaklanmaların çapı her ne kadar büyük olursa olsun bu tarz ayaklanmalara öncülük edecek bir parti eksikliğinde bir devrimle sonuçlanacağından söz edilemez. Bizler devrim koşulları olgunlaşsın işçiler ayaklanasın o zaman parti devreye girer diyerek hiçbir zaman asli görevimizi ertelemeyiz. Devrimci bir partinin eksikliğinde gerçekleşen her ayaklanma devrimin ertelenmesi demektir. Bugün devrimcilerin asli görevi devrimci partiyi yaratmak ve bu partinin kurulması için mücadele vermektir.”

Soru-Cevap kısmı:

1)15-16 Haziran Ayaklanması reform talepleri ile çıktıkları için mi amacına ulaşamamıştır?

2) Reform talebinde bulunmak iyi bir şey midir, reform talepleri kimin işine yarar?

3) Sol cenah 15-16 Haziran, Gazi olayları ve  Gezi olaylarına direniş derken bizler neden ayaklanma deriz? Ayaklanma ve direniş arasındaki fark nedir?

Soru-cevap bölümünün ardından konuşmacı yoldaş sözlerine şöyle devam etti.

“Ayaklanma, direniş ve katliam arasındaki fark şudur; Gazi olaylarını örnek vermek gerekirse devletin gelip alevi dedesini öldürmesi bir katliamdı, sonrasında devrimcilerin bulunduğu mevziiyi koruyarak gelen saldırılara karşı durması direniştir. Bulunduğun yeri koruyarak saldırılara devleti hedef göstererek karşı gelmek ise bir ayaklanmadır. Ayaklanmalar tek bir yerde sınırlı kalmaz ve başka yerlere sıçrar. 15-16 Haziran da Gazi de Gezi olayları da bir ayaklanmadır.

Devletten reform talebinde bulunmak bu devlet meşrudur ve yanlış yapıyor diyerek aslında doğru kararlar alınırsa devletin ezilenlerin ve emekçilerin lehine hareket edebilir demektir. Reform talepleri her zaman devrimciler için bir bataklıktır. Bu bataklıkta bulunmakta reform taleplerine bel bağlamakta devletin işine yarar. Bugün reformistlerle aynı çatı altında bulunarak devletin karşısında olduğunu söyleyenler de devrimi reform taleplerinin alarak devleti zayıflatarak yapacağız diyenler de ancak emperyalistlerin ekmeğine yağ sürer.

Burjuvazi her zaman işini layıkıyla yerine getirmiştir ve ezilenlerin işçilerin karşısında yer almıştır. İşçiler de ezilen sınıfta görevini yerine getirerek devlete karşı durmuştur. İki sınıfın da görevini yerine getirdiği durumda devrimcilerin ne yapacağı söz konusudur. Devrimcilerin bu tarz olaylara müdahale edebilmesi için öncülük edecek bir partinin yaratılması görevini yerine getirmesi gereklidir.”

Yaşasın Komünistlerin Birliği!

1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler