KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak 1 Mayıs Mahallesi’nde Komünist Manifesto okumalarına başladık. Her hafta bir araya gelerek bölüm bölüm okumaktayız. Geçtiğimiz haftalarda ilk bölüm olan ”Burjuvalar ve Proleterler” kısmını ele aldık. Bu bölümde şunlara değindik;

Tüm toplumların bugüne kadarki tarihi sınıf savaşımlarının tarihidir. Ezen ve ezilenler sürekli karşı karşıya gelmişlerdir. Feodal toplumun çöküşüyle oluşan burjuva toplumu sınıf karşıtlıklarını ortadan kaldırmamıştır. Toplumun tamamı giderek iki büyük sınıfa bölünmüştür; burjuvalar ve proleterler.

Burjuvazinin tarihte nasıl devrimci bir rol oynadığını ele aldık.  Modern devlet iktidarı ise burjuva için çalışan bir kuruldur. Modern burjuvazi üretim ve değişim biçimlerinde gerçekleşen bir dizi devrimin ürünüdür. Burjuvazi zamanla meslekleri kutuplaştırıp doktoru, hukukçuyu, şairi kendisine bağlı ücretli birer emekçiye dönüştürmüştür. Burjuvazi; köyleri kentlerin egemenliği altına sokup üretim araçlarını mülkiyetin ve nüfusun dağınıklığını ortadan kaldırmış ve birkaç elde toplamıştır. Bu da siyasal merkezileşmeyi getirmiştir.  Proleterlere gelecek olursak; onlar monarşinin kalıntıları, toprak sahibi, sanayici olmayan burjuvalarla savaşırlar. Dolayısıyla; bütün bir tarihsel hareketi burjuvazi çekip çevirmektedir. Lakin sanayinin gelişmesiyle proletarya çoğalmakla kalmaz, daha büyük yığınlar halinde bir araya gelir, güçlenir. Bu durumda başta değindiğimiz gibi burjuva ve proleterler arasındaki çatışmalar giderek iki sınıf çatışması niteliğine bürünmüş olur. İşte o zaman işçiler burjuvalara karşı birlikler oluşturmaya başlar, bu zaman zaman ayaklanmalara dönüşür. Proleterlerin bir sınıf yahut siyasal parti olarak örgütlenmeleri her seferinde daha güçlü ve sağlam bir ayaklanma olarak ortaya çıkar. Burjuvazinin kendi içindeki bölünmelerinden yararlanarak işçilerin kendi çıkarlarının yasal olarak tanınmasını sağlar örneğin İngilteredeki on saatlik işgünü yasası böyle gerçekleştirilmiştir. Özetle bugün burjuvaziyle karşı karşıya gelen tüm sınıflar arasında devrimci bir güç olan yegane sınıf proletaryadır. Proletaryanın gelişmesinde ise en genel evrelerinden biri günümüz toplumunda varlığını sürdüren iç savaş koşullarıdır. Bu savaş açıktan açığa bir devrim olarak patlak vermiş ve burjuvazinin zor yoluyla alaşağı edilmesinin proleteryanın egemenliğinin temelini oluşturduğu noktaya kadar getirmiştir. Ve sonuç itibariyle burjuvazi artık yönetmeye yeterlikli değildir, kölesini öyle bir duruma düşürür ki kölesi onu besleyeceği yerde o kölesini beslemek zorunda kalır. Toplum artık bu burjuvazinin egemenliği altında yaşayamaz. Burjuvazi her şeyden önce kendi mezar kazıcılarını yetiştirmiş olur. ‘Burjuvazinin çöküşü ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır.

İkinci bölüm olan ” Proleterler ve Komünistler”in  okumasına bir sonraki hafta devam ettik.

Proleterlerle komünistler arasında nasıl bir ilişkinin varlığından söz edilebilir, komünistler neden diğer işçi partilerinden ayrı bir parti duramaz konularını konuştuk.

Komünistleri diğer proleter partilerden ayıran tek fark, hem ulusallıktan bağımsız olarak proletaryanın ortak çıkarlarını öne çıkarıp geçerli kılmaları hem de proletaryanın burjuva ile olan mücadelesinde daima hareketin bütününün çıkarını savunmalarıdır. Komünistler, tüm ülkelerin işçi partilerinin ilerici kısmını oluşturup, itici güç olurlar. İşçilerin sadece kendi topraklarındaki sınıfını değil ulusallıktan bağımsız düşünerek proleter hareketin koşul, seyir ve genel sonuçlarını kavramaları konusunda önderlik ederler. Komünistlerin diğer proleter partilerle ortak oldukları nokta, proletaryanın bir sınıf olarak varlık göstermesi, burjuvazi egemenliğinin yıkılması ve siyasi iktidara proletarya sınıfı tarafından el konulmasıdır.

Komünistlerin teorik önermelerinin, reformlara dayanması söz konusu olamaz.  Reform talebinde bulunurken neyi amaçlayarak talep ettiğimizin önemi bulunur. Reformlar, proleterlerin iktidara gözünü dikmesinin önüne ket vurur, bunu göstermek önemlidir.

Komünizmi ayırt eden şey, genel anlamda mülkiyet değil, burjuva mülkiyetinin ortadan kaldırmasıdır. Komünistler, bireysel olarak çalışarak kazanılmış mülkiyeti ortadan kaldırmakla suçlanırlar. Bahsedilen mülkiyet burjuva mülkiyetinden önce var olan küçük burjuva, küçük köylü mülkiyetiyse bunu ortadan kaldırmamıza gerek yok zira sanayinin gelişimi bunları zaten ortadan kaldırdı ve kaldırmaya devam ediyor. Modern burjuva özel mülkiyetinden bahsediyorsanız, ücretli işçilik mülkiyet yaratıyor mu? Asla. Proleterin emeği sermayeyi yaratır. Sermaye de yeni ücretli emek yaratıp, onu sömürmek koşuluyla çoğalabilen mülkiyet yaratır. Mülkiyet de bugünkü haliyle sermaye ile ücretli emeğin karşısında yer alıyor.

Kapitalist olmak demek üretimde yalnızca bireysel değil toplumsak bir konumda bulunmak demek. Sermaye yalnızca toplumun çok sayıda üyesinin, son tahlilde toplumun tüm üyelerinin ortak faaliyetiyle harekete geçirilebilir ve bu da sermayenin bireysel değil toplumsal bir güç olduğunu gösterir. Sermaye toplumun tüm üyelerine ait ortak bir mülkiyete dönüşürse, bireysel mülkiyet toplumsal bir nitelik kazanır ve mülkiyet belli bir sınıfa ait olma özelliğini kaybeder.

Buna karşılık ücretli emeğin ortalama fiyatı olan asgari ücret ancak işçinin işçi olarak hayatta kalmasını sağlar. Biz  mülkiyetin sadece egemen sınıf çıkarlarının izin verdiği ölçülerle sınırlandırılmasının ortadan kaldırmak niyetindeyiz.

Burjuva toplumda sermaye hem bağımsızdır hem bireyselliği vardır. Burjuvalara bakılırsa bu durumun ortadan kaldırılması, bireyselliğin ve özgürlüğün ortadan kaldırılması demek. Doğrudur, amacımız burjuva bağımsız ve özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır.

Burjuva, özel mülkiyeti kaldırmamız konusunda dehşete kapılmaktadır. Oysa günümüz toplumunda zaten mülkiyet toplumun onda dokuzu için zaten yok olmuş durumda. O halde siz bizi toplumun ancak ve ancak çok büyük kısmında olmaması koşuluyla var olabilen bir mülkiyet biçimine son vermekle suçluyorsunuz. Yani kısacası, sizin mülkiyetinize son vermekle suçluyorsunuz ve haklısınız da, yapmak istediğimiz tam da budur.

Komünizm toplumun ürünlerini mülk edinme gücünden yoksun kılmaz, böylesi bir mülk edinme yoluyla başkasının emeğini boyunduruk altına alma gücünden yoksun kılar.

Özel mülkiyetin ortadan kalkması tüm işlerin durmasına, üzerimize bir tembellik çökmesine sebep olur diyenler de var. Öyle olsaydı burjuva sınıfı sırf aylaklık yüzünden çoktan silinip gitmiş olurdu. Çünkü bu toplumun çalışan üyeleri hiç bir şey elde edemezken, her şeyi elde edebilen üyeleri hiç çalışmamaktadırlar.

 

Bu iki haftalık okumamızda burjuva sınıfının kendini nasıl var ettiğini, burjuva sınıfının varlığının işçi sınıfını nasıl oluşturduğunu, onların nasıl örgütlenebileceğini/örgütlendiğini ve onlara bu mücadelelerinde itici güç olan komünistlerin mücadeledeki konumunu  konuşmuş olduk.

Her hafta okumalarımıza katılımcı sayımızı arttırarak devam ediyoruz.

Bütün Ülkelerin Komünistleri Birleşin!

1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler