Her sene 1 Mayıs çalışmalarımız kapsamında 1 Mayıs öncesi KöZ olarak bir etkinlik gerçekleştiriyoruz. Son iki yıldır ise KöZ olarak yaptığımız bu etkinlikler solun salgın vb gerekçelerle uzak durması sonucu yapılan yegâne 1 Mayıs etkinliği oluyor. Bu yıl İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz etkinliği de bir panel olarak örgütledik. Bir çok siyasi kurumu etkinliğe konuşmacı olarak davet ettik. Bu davete DBP olumlu yanıt verdi ve KöZ ve DBP’nin konuşmacı olduğu bir panel gerçekleşti. 2021 1 Mayısına nasıl bir siyasal atmosfer altında girdiğimizi ve 1 Mayıs’ta hangi şiarları öne çıkarmak gerektiğini tartıştığımız bir panel oldu. DBP ve KöZ’ün konuşmacı olarak katıldığı panel ezilenlerin kurtuluşu mücadelesinde yitirdiklerimiz adına yapılan saygı duruşu ve Enternasyonal Marşı’nın okunmasıyla başladı. İki tur olarak düzenlenen panelde konuşmacılar aşağıdaki görüşleri öne çıkardılar.

KöZ:

8 saatlik iş günü talebiyle başlayan işçi eylemleri neticesinde Enternasyonal tarafından 1 Mayıs uluslararası birlik mücadele ve dayanışma günü olarak ilan edildi. O gün bugündür dünyanın her yerinde 1 Mayıslar kutlanıyor. Mesele sadece 1 Mayısların kutlanması değil siyasal bir gün olarak ele alınıp alınmadığıdır. 1 Mayısların siyasal gerçekliklerin ortaya koyulduğu günler olması gerekir. Komünistlerin görevi de bu siyasal gerçeklikleri açıklamaktır. Siyasal gerçeklikleri açıklamak bir takım talepleri dile getirmekten öte geçip, bu taleplerin nasıl gerçekleşeceğini ortaya koymaktır. Bu taleplerin gerçekleştirilmesinin yolu, proletaryanın hükümeti süpürüp siyasi iktidara sahip olmasıdır. Komünistlerin önünde duran en acil görev; proleter devrime önderlik edecek devrimci partinin yaratılmasıdır.

2021 1 Mayısına doğru giderken ise açıklanması gereken siyasal gerçeklikler; korona salgınından kaynaklı 2020’de mitingleri iptal edenlerle hesaplaşmak, HDP’nin kapatılmasına karşı kitlesel eylemli bir seferberliği savunmak ve örmek, bu devletin Rojava’ya yönelik işgal saldırılarına karşı Rojava’nın yanında saf tutmak ve ezen ulus şovenizmine karşı mücadele bayrağını yükseltmektir. Mitingleri iptal edenlerle hesaplaşılmadığı müddetçe bu 1 Mayıs’ın ezilenler için bir kazanımla sonuçlanması mümkün değildir. En geniş işçi emekçi tabanına sahip olan HDP’nin kapatılmasına karşı eylemli bir mücadeleyi örmeden bu şiarı 1 Mayıs’ın ana gündemi hâline getirmeden 1 Mayıslar kazanılamaz. 1 Mayıs işçilerin emekçilerin uluslararası birlik mücadele günüdür, yani enternasyonalist bir yönü vardır. Bu yönden bakıldığı zaman yanı başımızda Rojava’ya yönelik saldırılara karşı bu 1 Mayıs’ta Rojava’yı savunan bir çizgiyle hareket etmek gerekir. Rojava’nın en büyük düşmanı bu topraklarda iktidar olan Cumhur İttifakı’dır. Rojava’ya verilecek enternasyonalist destek de bu iktidara karşı eylemli bir mücadeleyi yürüterek, Cumhur İttifakı’nı devirmektir. Bu hatta yürütülecek bir mücadele şovenizme karşı ve Millet İttifakı’na yedeklenmeyen bir hatta olacaktır. HDP’nin kapatılmasına ve ezen ulus şovenizmine karşı çıkmak, Rojava’yı savunmak seçimlerle yapılabilecek yada 2023 seçimlerine ertelenebilecek gündemler değillerdir. 2023 seçimlerini bekleyenler HDP’yi savunamazlar, 2023 seçimlerini bekleyenler Rojava’nın yanında saf tutamazlar. Çünkü 2023 seçimlerini beklemek bu iktidardan parlamenter yollarla kurtulmayı hedeflemektir. Bu beklentinin parlamenter anlamda gerçekleşmesinin yolu Millet İttifakı’nın yanında yer almaktır. Millet İttifakı’nın yanında yer almak ise, 2023 seçimlerine kadar bu topraklarda eylemlerin olmamasını, sükunetin sağlanmasını, siyasi konularda tutum alınmamasını gerektirir. Devrimcilerin görevi eylem dalgasını büyütmek mi yoksa sönümlendirmek midir? Bu 1 Mayıs’ında bu siyasal gerçeklikleri öne çıkaran bir hatta gerçekleştirilmesi gerekir. KöZ’ün arkasında duran komünistler 8 Martlardan, Newrozlardan 1 Mayıs’a kadar gelinen süreçte bu şiarları öne çıkarmış ve bu gerçekleri öne çıkarmaya da devam edeceklerdir.

DBP:

Bu seneki 1 Mayıs’a pandeminin ortasında giriyoruz. Bir yılı aşkındır devam eden bu salgında hükümet pandemiyi işçilere emekçilere bir saldırı olarak kullanmıştır ve kullanmaya devam etmektedir. Ücretsiz izin saldırıları, Kod 29 ile işten çıkarma saldırıları bu süreçte hat safhaya çıkmıştır. Bu saldırılara karşı Türkiye’nin batısında biz DBP olarak bileşeni olduğumuz HDP ve HDK üzerinden mücadele yürütmekteyiz.

Koşullar olgunlaştığı, devrimci kabarışların olduğu zamanlar bir kadro bir örgütlenme yapısı ortaya çıkar. HDK böylesi bir dönemde ortaya çıkmış bir oluşumdur. HDK bir kongre hareketidir. Toplumsal anlamda örgütlenmeyi önüne koyan, saldırılara karşı meclisleşerek mücadele etmeyi pratik zeminde uygulamaya çalışan bir oluşumdur. Özgürlük hareketinin Kürdistan’daki demokratik ulus mücadelesi bugün Türkiye’nin tamamına yayılmıştır. Bu mücadeleyi sürdürmek ve büyütmekte tüm demokrasi mücadelesi yürüten oluşumların görevidir. Bizler böyle bir mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz. Devletler demokratik olamazlar ama demokrasiye uyumlu hale getirilebilirler. Bizim varmak istediğimiz noktada burasıdır.

2019 yılından bu güne toplumda bir rehavet vardır. Nasıl olsa kendiliğinden çözülecek bunlar denmesi, korkudan ziyade bir rehavetin göstergesidir. Siyasi iktidarın çözülmeye başladığı bir dönemdeyiz, aynı zamanda özgürlük güçlerinin hazırlıksız olduğu bir dönemdeyiz. Bu hazırlıksızlığı tersine çevirmek için kurulmuş olan bir oluşumdur Birleşik Mücadele Güçleri de. Var olan örgütlenmelerin ve oluşumların mücadele alanlarında yetersiz kaldığı yerleri doldurmak için kurulmuştur Birleşik Mücadele Güçleri. Yaşamın her alanında demokratik ulus mücadelesini yükseltmek en temel görevlerimiz arasındadır.

Yapılan sunumların ardından soru cevap kısmına geçildi. Konuşmacılar sorulan sorulara ikinci turda yanıtlarını vererek panel sonlandırıldı.

İstanbul’dan Komünistler