Kadıköy’den komünistler olarak “1 Mayıs’ı Tasfiye Edenlere Karşı Devrimci Parti Mücadelesini Büyütelim”  başlıklı özel sayımızı Siyasetlerin temsilciliklerine bıraktık.

Özel sayımızı Spartaküs Kültür ve Sanat, Devrimci Parti, EMEP ve HDP’ye bıraktık. SMF ve BEKSAV ise kapalı idi. Ziyaretlerimiz sırasında yaptığımız sohbetlerde korona süreci öncesi ve sonrasında solun aldığı tutumu değerlendirdik ve KöZ’ün ayrı durduğu noktaların altını çizdik.

Sohbetlerimizde önce çıkardığımız noktalar şunlardı:

 

Spartaküs Derneği:

Solun korona sürecinde yanlış tutum aldığını ve bu tutumun sonucunda, ezilenlerin ve emekçilerin mücadelesi zayıflamıştır. Erdoğan’ın ise her krizde daha da gerileyip, zayıf duruma düşmesi gerekirken, sol bunun önüne geçmiş ve Erdoğan’ı kurtarmıştır. Sol, kriz döneminde siyaset yapmak ve krizi daha da derinleştirmek yerine her şeyin normale dönmesini beklemiş, siyaset yapmamıştır. Sol, siyaset yapmak için sistemin normal şekilde işlemesini beklemiştir ve Türkiye solunun alnında bir kara leke gibi duran 2020 1 Mayıs’ı gerçekleşmiştir. Sol ilk defa devlet yasaklaması olmadan 1 Mayıs’ı iptal etmişlerdir. Görev olarak önüne 1 Mayıs’ı sosyal medyada organize etmeyi koymuştur.  Oysa bugün herkes koronanın üssü haline gelen Amerika’daki ayaklanmaya övgüler düzmekte, selam göndermektedir. Bu çelişkili bir durumdur. KöZ olarak bu dönemde etkinliklerimizi iptal etmek şöyle dursun, sayısını artırdık.  Söyleşi ve seminerlerimizin temposunu arttırdık ve “Seçimleri Beklemeyeceğiz” kampanyamızı devam ettirdik.

Arkadaş ise bize solun bu dönemde iyi bir sınav vermediğini lakin sosyal medya eyleminin yapılması gerektiğini, bu konudaki eksikliğin DİSK ve KESK’in bunu yeterince duyurmadığını ve sahiplenmediğini belirtti. Kalabalık oldukları yerlerde, etkili oldukları mahallelerde, balkonlarda 1 Mayıs’ı örgütlemeye çalıştıklarını ve etkili olduklarını söyledi. Etkinliklerine ara vermek istemediklerini, toplantı almak istediklerindeyse ama yeterli katılım sağlanmadığını açıkladı. Bunun yerine güçlerini afiş çalışmasına vermeyi hedeflediklerini belirtti.

KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak,  balkonlardaki eyleme asla katılmadık ve bu eylemi  reddettik. Zira bu tasfiye edilen 1 Mayıs’ın üstünü örtmek için kurgulanmış bir harekettir. 1 Mayıs’ta işçiler, emekçiler alanlarda politik hedeflerini haykırır ve pankartlarla, dövizleriyle bu birlik ve mücadele gününde mücadeleyi yükseltir. Oysa devletin iki yüzlülüğünü teşhir bile edemeyecek duruma düşüldü. Binlerce işçi fabrikalarda çalışırken, metrobüslerde yolculuk ederken korona yokmuş gibi hareket edilirken, 1 Mayıs günü korona var demek zorunda olacak olan devlet iken, sol bunu devlete bırakmadı ve kendisi yaptı.

EMEP:

EMEP ile sohbetimiz oldukça verimliydi.

KöZ olarak bu süreci sadece korona ve karantina süreci olarak değerlendirmiyoruz. Solun Millet ittifakının peşine takılmasıyla birlikte Erdoğan’ı seçimlerle gönderme hayalleri artmıştır. Herkes Erdoğan’ın gitmesi için 2023 yahut daha erken olacak bir seçimi beklemektedir. Lakin öyle bir durum var ki, yedek lastik Kılıçdaroğlu bile Erdoğan’ı devireceğim dememektedir. Kaza eseri Erdoğan giderse yerine ben gelirim demektedir. Solda Erdoğan götürecek tek güç olan HDP ise, seçimleri bekliyor. Oysa Erdoğan seçimlerle gitmeyecek. Belediye seçimlerini bile bırakmamak için bu kadar direnen Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını bırakması hayalperestlik olacaktır. Dolayısıyla bu süreçte de karantinayı savunarak, siyasetsiz kalarak, bir kez daha Erdoğan’a can simidi olunmuştur. 1 Mayıs’ın iptal edilmesiyle hiçbir siyasi faaliyetin yürütülmeyeceği tescillenmiş, kimsenin siyasi tutsaklardan, Kürdistan’daki TC işgalinden bahsetmemiştir. Amerika’daki ayaklanmaya güzelleme yapanlara sormak gerekir: Buradaki insanların canı kıymetli de Amerika’daki insanların canı kıymetsiz midir?

Temsilci arkadaş bu süreçte solun iyi bir sınav vermediğini, 1 Mayıs’ta balkonlarda değil iş yerlerinde olmak gerektiğini söyledi. Sokağa çıkma yasağını savunmanın da doğru olmadığını, zira zaten OHAL sürecinde olunduğunu ve bu OHAL’in kime yarayacağının belli olduğunu belirtti. Kürdistan’daki işgali ise HDP’nin dilendirmediği bir yerde başkalarının dillendirmesinin ne kadar mümkün olacağını bilmediğini belirtti. Ücretli izin talebinin önemini öne çıkardı.

Komünist bir parti, kimin sahiplenip kimin sahiplenmediğine bakmadan Kürdistan’daki işgale son demelidir; nitekim 8 Aralık mitinginde HDP dahil kimsenin Kürdistan’daki işgali dillendirmemiştir ama KöZ olarak bizim pankartımıza yansımıştır. Bolşeviklerin savaş karşısındaki tutumlarını hatırlayarak, bugün solda hakim olan tutumun eleştirisini yapmak gerekir. Ücretli izin meselesinin ne anlama geldiği; sermayenin ücretli izin veremeyeceğinden bağımsız; hayatı yaratan dediğimiz işçilerin çalışmadığı zaman hayatın duracağı, bunun ayakları yere basmayan bir talep olduğu ve kimden talep edildiğine de bakmak gerektiği vurgulanmalıdır. Asıl olan ezilen ve emekçilerin denetimde olduğu bir süreçte işlerin tüm nüfusa pay edilmesidir,  bizim şiarımız da bu olmuştur.

KöZ olarak bizim ayrım noktamız korona sürecinde sokağa çıkmış olmamız yahut etkinlikler yapmış olmamız değil elbette. Biz bu süreçte hareket ederken de asla bu süreçten ezilen ve emekçilerin mücadelesini büyüterek çıkacağız iddiasını taşımadık. Zaten bu iddia ile çıksaydık başarılı olamazdık. Bizim asıl derdimiz bu tip kriz süreçlerinde devleti zayıflatacak, krizi derinleştirecek Bolşevik tipte bir partiyi yaratmaktır. Biz böyle bir parti yoktur diyoruz, bu partiyi yaratmadan da bu fırsatların hep kaçacağını öngörüyoruz. Nitekim öyle de oluyor.

Devrimci Parti:

Solda hakim olan Erdoğan’ın seçimle gitmesi algısı ve KöZ olarak farkımızı anlattık. Korona sürecinde de Erdoğan gitmeden hiçbir sorunun çözülemeyeceği vurgusuyla ajitasyon yaptığımızı vurguladık.

Arkadaşlar henüz bir değerlendirmelerinin olmadığını söyleyerek önümüzdeki günlerde yayınlarında yer alacağını belirttiler.

HDP:

HDP’deki arkadaşlar mücadelenin adresinin HDP olduğunu belirterek partilerine katılınması gerektiğini söylediler. Parlamentarist yol ve yöntemlerle iktidarın geriletip yıkılamayacağını çözümün devrimde olduğunu söyledik:

Yıllardır ayrı ayrı durmayı yeğleyen reformist sol akımlar istisnasız Erdoğan ve Cumhur ittifakını parlamenter yol ve yöntemlerle zayıflatıp seçimlerle gidebileceği boş hayal tacirliğinde, belki de ilk defa hiç fire vermeden CHP kuyrukçuluğunda birleşiyorlar. Biz komünistlerin görevi ise bu hayal tacirliğine “Seçimle Değil Devrimle gidecek” ve “Devrim için Devrimci Parti” şiarlarını haykırmak ve yükseltmektir.

Bu zamana kadar her türlü siyasi olayda olduğu gibi mart ayının sonlarında patlak veren korona salgını sürecinde de komünist bir partinin eksikliğini iliklerimize kadar hissettik.

Reformistler bundan önce Millet ittifakının kuyruğuna takılıp derinleşen rejim krizine rağmen Erdoğan’ın ömrüne ömür kattıysalar, bugün de etkili eylemsizlikleriyle can simidi olma görevlerini layıkıyla yerine getirdiler.

Devletten önce davranarak Newroz ve 1 Mayıs’ı kitlelere yasakladılar. Bununla kalmayıp “Neden OHAL ilan edip sokakları yasaklamıyorsunuz?” diye Erdoğan’a kızarak oturma odalarında, balkonlarında, gövdesiz gövde gösterisi yaptılar. Salgının kontrol altına alınması mücadelesinde firesiz devletin yanında yer alarak şovenizmin destanını bir kez daha yazdılar.

Bütün bu reformist tasfiyeci hareketlere rağmen devrimci partiyi kuracağız ve bu mücadeleyi her koşulda vermeye devam edeceğiz.

Devrim İçin Devrimci Parti!

Kadıköy’den Komünistler