30 Mart Salı günü KöZ bürosunda “1 Mayıs’ta Cumhur İttifakı’na Karşı HDP’yi Savunalım” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdik. Konuşmacı yoldaşın sunumu belirlenen bu şiarın yanı sıra 1 Mayıs’a giderkenki siyasi tablo ve bu süreçte devrimcilerin siyasal çalışmasının nasıl olduğuyla ilişkiliydi.

“HDP’yi savunalım” şiarının öne çıkarılmasından önce bugün HDP’yi niçin savunmak gerektiğinden bahsedilip, “HDP kapatılamaz” diyenlerle “HDP’yi kapattırmayacağız” diyenlerin en az 80 öncesinde “ülkü ocakları kapatılsın” diyenlerle “ülkü ocaklarını kapatacağız” diyenler kadar ayrı düştükleri belirtildi. “HDP kapatılamaz” diyenlere bir bakıma CHP’nin de dâhil olduğu ifade edilip komünistlerin kendilerini bu cenahtakilerden nasıl ayrı tutacağına değinildi. Bu itibarla komünistleri diğerlerinden ayırt edecek noktalara işaret etmek adına, HDP’nin kapatılmasına izin vermemek üzere öne çıkan bir hareketin -HDP dâhil-  olmadığı vurgulandı. Bugün “HDP kapatılamaz” diyenlerin ise bunun anayasaya ve eski teamüllere aykırılığını öne sürmekle yetindikleri ve bunun 2008’de AKP’nin kapatılmasına ilişkin süreçle benzerliği kurularak Amerikancı muhalefetin AKP’yi bölme yönünde hamle yaptığı öne çıkarıldı. Anayasa Mahkemesinde çoğunluğun AKP’nin kapatılması yönünde oy kullandığı hatırlatılarak bugünkü tablonun böylesi bir dengeden bile uzak ve hükümet lehinde olduğu belirtildi. Yerel seçimlerden beri Amerikancı muhalefetin kuyruğuna takılan solun bağımsız bir biçimde neden HDP’nin kapatılmasına karşı çıktıklarını ve bunu hangi yolla önleyeceklerini söylemeyecekleri düşünüldüğünde “HDP’yi kapattırmayacağız” demenin de kendini bu çizgiden ayırmak anlamına geleceği vurgulandı.

Korona bahanesine sığınılmayıp sembolik olarak da olsa gerçekleşecek 1 Mayıs halinde de Cumhur İttifakı’na karşı ve Millet İttifakı’na da yol vermeyecek bir 1 Mayıs’ın olmasının yollarının açık görüldüğü ifade edilerek bunun yolunun; HDP’ye nasıl sahip çıkılması gerektiğinin ve HDP’nin bunu yapmadığının öne çıkarılması olduğu belirtildi. Buradan yaratılacak bir basıncın HDP’nin mutlak surette kapatılmaması anlamına gelemeyeceği, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gibi bunun da gerçekleşebileceği vurgulanarak kısmi mücadelelerin belirlediği siyasi çizgi yerine Cumhur İttifakı’nın ortadoğu gericiliğinin başı olduğu ve Tayyip Erdoğan’a karşı mücadelenin bu kapsamda yürütülmesi gereken bir mücadele olduğu öne çıkarılması gereken vurgular arasında sayıldı. Bu vurguların öne çıkarılmasının da HDP’nin ve onun etrafında ve kuyruğunda dolanan solun da görev ve sorumluluklarından nasıl kaçtığını gösterme fırsatı yarattığı belirtildi. Enternasyonal bir dayanışma ve mücadele günü anlamına gelen 1 Mayıs’ın da bunun için elverişli olduğu ve “tek yol devrim” şiarını öne çıkarmanın da komünist partiyi yaratmanın aciliyetini arttırdığı ifade edildi.

Soru ve görüşlerin ardından yoldaş ikinci tur konuşması ile devam etti.

Bugün “HDP’yi kapattırmayacağız” vurgusunun ve legalist tasfiyecileri onları legalist-tasfiyeci olarak addetmeye rağmen savunmanın, komünistlerin tam da onların bağımsız şekilde hareket etmeyeceğinden emin olduğu için ve legalist-tasfiyecilerin maskelerini düşürmek adına öne çıkardığı şiarlar olduğu belirtildi. HDP’nin ve onun arkasından sürüklendiği Millet İttifakı’nın demokrasi mücadelesi vermekten uzak olduğu, bugün Türkiye’de demokrasi mücadelesinin ancak devrimci mücadeleyle verilebileceği vurgulanarak, Tayyip Erdoğan’ı ortadoğu gericiliğinin başı olarak ilan etmenin böylesi bir perspektifi gerektirdiği dile getirildi.

Cumhur İttifakı’nın Newroz’a izin vermek zorunda kalmasının, Cumhur İttifakı’nın ne kadar zayıf ve eğreti durduğunun bir ifadesi olduğu zira “Millet İttifakı’nı nasıl çatlatırım” arayışının sonucu olduğu söylenerek 1 Mayıs’ın bundan farklı olarak zorlanarak açılması gereken bir şey olduğu ifade edildi.

İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini protesto etmek için toplanan kadınların Newroz’a gelmemesinin ise bağımsız bir kadın hareketinin varlığına delalet etmekten çok bunların başını çekenlerin sosyal-şoven karakterini gösterdiği ifade edildi. Bir tarafın kadınları eve kapatmak isterken bir tarafın uluslararası burjuvazinin tesis ettiği kurumlara hapsetmek istediği halde demokrasi sorunu gibi kadının kurtuluşunun da bir devrim sorunu olduğu vurgulandı.

HDP’nin bugünkü pozisyonunu incelerken bir anda Amerikancı muhalefetin dümen suyuna girdiklerini tespit etmenin yanlış olacağı, HDP’yi ortaya çıkaran sürecin daha en başında Leyla Zanaların Amerikancı sosyal-demokrat halkçı parti çatısı altına girmesi olduğu göz önüne alındığında “Seni başkan yaptırmayacağız” türü çıkışların sürpriz olduğu belirtildi.

Son olarak, demokrasi sorununun bir devrim sorunu olduğunu öne çıkarmanın, devrimci partiyi yaratma sorumluluğunu arttırdığı vurgulanarak sunum tamamlandı.

İstanbul’dan Komünistler