2 Eylül kuruluş festivalinin son gününde “Güncel Siyasal Gelişmeler” başlıklı bir panel örgütlendi. Bu panele konuşmacı olarak, HDP, KöZ, Partizan ve SMF katıldı.

Panelde ilk konuşmayı KöZ adına katılan yoldaş gerçekleştirdi. Yoldaş konuşmasına Kominternin 100. Yılını selamlayarak başladı. Konuşmasında şu konulara değindi. “2015 haziranında AKP eliyle başlatılan iç savaş devam ediyor. İlk baştan Kürdistan kentlerinde başlayan bu savaş, sonrasında Türkiye’nin batısına da yansımış ve bugün bu toprakların tamamında devletin kendi anayasal ve hukuksal kurallarını dahi çiğneyerek KHK’larla, tutuklama terörleriyle, baskınlarla devam etmektedir. Böylesi bir iç savaş atmosferinde, savaştan kaçarak barış sağlanamayacaktır. Dünya barış gününün hemen arefesinde kayyumlar atanmıştır. Bu kayyumları geçtiğimiz yıllarda da daha kapsamlı olarak yaşamıştık. Bu kayyumların tamamını iç savaşın hamleleri olarak görmek gerekir. AKP ve Erdoğan’ı bu saldırıları yapmaya cesaretlendiren etmen ise, 7 Haziran öncesi savunulan kitleler üzerinde ciddi bir dalga yaratan ‘Seni Başkan Yaptırmayacağız’ şiarı ve eylemli mücadele hattından vaz geçilmesidir. Zaten tek başına iktidarda uzun süre kalamayacağını anlayan Erdoğan ise, cumhur ittifakı trenine binmek zorunda kalmıştır. Cumhur ittifakı bu iç savaşın olmazsa olmazıdır ve asıl yönlendireni de devlet bahçelidir. Erdoğan zayıfladığı içinde bu ittifaka ve bu ittifakın Bahçeli tarafından yönlendirilmesine mecburi olarak rıza göstermek zorunda kalmaktadır. İşte böylesi bir tabloda provakasyonlara gelmeyelim söylemiyle eylemleri mitingleri iptal eden HDP başta olmak üzere Türkiye solu, bugünkü durumun asıl sorumlularıdır.

Bir diğer yandan Suriye meselesinde de sıkışan Erdoğan, ABD ve Rusya arasında sıkışmış bulunmaktadır. Bugün Suriye sorunun çözümü için bile en temel şartlardan birisi Erdoğan’ın gitmesidir. Bütün bu zayıflığına ve sıkışmışlığına rağmen Erdoğan’ın hala iktidarda olması ise rakiplerinin pespayeliği ve Erdoğan’a karşı eylemli bir seferberliği öremeyecek oluşlarıdır. Çünkü bugün Erdoğan’ın rakipleri Amerikancı muhalefetin ana damarı ve gerici bir ittifak olan millet ittifakıdır. Bütün bunların üzerine hali hazırda var olan rejim krizi de Erdoğan’dan Amerikancı bir çizgiyle kurtulunamasına neden olmaktadır. Ancak var olan bu nesnel durumlar ise başka bir şeyi göstermektedir. Var olan rejim kriziyle birlikte; yönetemeyen bir devlet, eskisi gibi yönetilmek istemeyen bir halk yığını vardır. devrimci bir durum için gerekli olan 3 şarttan ikisi kendisini tüm aleniyetiyle ortaya koyarken 3. Koşul olan, yönetilenlerin yönetilmek istemediklerini eylemli bir şekilde ortaya koyamıyor olmalarıdır. İşte bu 3. Koşulun oluşmamasının asıl sebebi de güçlü olan sol harekettir. Solun ezici çoğunluğu parlamenterist ve reformist bir hatta durdukları için ezilenlerin birleşik mücadelesini örmek bir yana dursun, bu mücadelenin önünde adeta bir engel olarak durmaktadırlar. Bunun en bariz örneklerinden birisini de bu son yerel seçimlerde göstermişlerdir. Erdoğan iktidarına karşı düzenin bir diğer gerici ittifakı olan millet ittifakına yedeklenmişler ve ezilenlerin mücadelesini düzen içine çekme yönünde hamleler yapmışlardır. Açıktan yada örtük bir şekilde HDP’nin peşinden millet ittifakına destek veren sol hareketin dışında, boykot tutumu alıp bunun aktif bir şekilde çalışmasını yürütmeyenler de özü itibariyle İmamoğlu kervanına katılmışlardır. İşte bu günkü gelen kayyum saldırıların asıl müsebbiplerini de burada aramak gerekir.

Bütün bu siyasal tablo içerisinde düzenin köhnemiş mekanizmaları çatırdarken, iktidara ve devlete yönelik öfke artarken, bu öfkeyi devrimci bir eyleme dönüştürme yolunda irade koyup bunun gereklerini yerine getirebilecek bir komünist parti mevcut değildir. Bu parti yaratılmadan da, bu türden olanakları devrimci bir duruma getirebilmek mümkün olmayacaktır. Biz KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak işte böyle bir partinin yaratılması mücadelesini veriyoruz.” Diyerek konuşmasını tamamladı.

Sonrasında SMF temsilcisi söz aldı. Konuşmasında şu huşulara değindi.

1 Eylül gününde olmamız vesilesiyle öncelikli olarak 1 . Eylül Barış günün tarihsel planına bakmamız gerekir. SSCB 1 Eylül’ü neden barış günü olarak ilan etmiştir. Bu sorunun yanıtı önemlidir. Çünkü bu ilan aynı zamanda barış için mücadele etmek gerektiğini hatırlatmayı amaçlamıştır.  Nihai barışta sınıfsız toplumla gelecektir.

18 yıllık AKP iktidarı kriz içerisindedir. 15 Temmuz’daki darbe girişimi de bir kriz yaratmıştır. 15 Temmuz’da devlet kendisini teşhir etmiştir. Bir diğer yandan Başkanlık sistemi de yönetememe krizinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. AKP iktidarı bu yönetememe krizine çare bulabilmek için başkanlık rejiminin getirmiş, lakin bu da çare olmamıştır.

Son belediye seçimlerinde AKP küçük bir yenilgi almıştır. Lakin AKP nin karşısında duran millet ittifakıda gerici bir ittifaktı, ancak sol, bu gerici ittifaka da destek vererek büyük bir yanlışa imza atmıştır.

Bir diğer yandan ekonomik krizi ve göçmen sorununu da ele almak gerekir.  Siyasetlerin bu gündemlere dair faaliyet yürütmesi gerekmektedir. Bütün bu gelişmelerin içerisinde ‘Her şey Güzel Olacak’ diyen bir sol hareket var. Bu yanlış bir söylemdir. Çünkü güler yüzlü burjuvaziden güzellik gelmez.” diyerek konuşmasını tamamladı.

SMF’nin ardından HDP adına millet vekili Musa Piroğlu söz aldı. Yaptığı konuşmada şu kısımlara değindi.

“Konuşan arkadaşlar genellikle HDP’yi eleştirdiler. Evet HDP kimi yanlışlar yapmıştır. Lakin HDP siyaset yapıyor. Siyaset yaparken de yanlışlıklar yapılabilir, bunlar anlayışla karşılanmalıdır. Yaşadığımız şu günlerde her yönden her türlü saldırılarla karşı karşıya kalıyoruz. Bütün bunlarla birlikte kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri, işçi ölümleri zirve yapmış bulunmaktadır. Bunlara toplum olarak maalesef sessiz kalıyor, gerekli güçlü tepkiyi koyamıyoruz. Doğanın talanı ayyuka çıkmış vaziyettedir, lakin buna da yeterince ses çıkarmıyoruz. Seçmiş olduğumuz belediyelere kayyumlar atanıyor gene sessiz kalıyoruz. İşte HDP tamda bu sessizliğe çare arayan bir mücadele hattı örmeye çalışıyor, bunlara yanıt arıyor.

Bütün bu saldırıların kaynağı sarayın kendisidir. Sarayın bu zorbalığı durdurulamadan devrim mücadelesi yükseltilemeyecektir. HDP işte bu zorbalığı yıkmak için mücadele ediyor ve edecektir de. Amed’de dövüşürüz, İstanbul’da oy veririz, yeter ki bu zorbalık tükensin, gitsin.”diyerek konuşmasını sonlandırdı.

HDP’nin ardından Partizan temsilcisi söz aldı. Partizan temsilcisi konuşmasında şu ana hatlara vurgu yaptı.

İçinden geçtiğimiz süreci sadece haklar nezdinde ele alamayız. Bu gün dünyadaki emperyalist kutupların nasıl bir hat izlediklerine bakmamız, bu hat doğrultusunda ortaya çıkan sonuçları iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Bu sonuçlara göre de devrimci bir hatta faaliyet yürütmemiz gereklidir. Evet emperyalizm bundan önce olduğu gibi bugünde krizler yaratıyor.  Lakin bu krizlerin karşısında sol hareketler, bir güç olarak çıkmak yerine, bu düzen içerisinde güzel şeyler olabileceğini düşünüyor ve bu yönde tartışmalar yürütüyor.

Bu topraklarda yarı feodal, yarı kapitalist sistemler vardır. Dünya üzerindeki emperyalist kapitalist sistem kriz içerisindedir. Bundan dolayı devrimci koşullar oluşmuş bulunmaktadır. Bizler bu krizleri ve bu devrimci koşulları nasıl ele alacağımızı tartışmalıyız.

Ortadoğuda da kriz vardır, bu da emperyalistlerden kaynaklıdır. Türkiye’de emperyalizme bağlı bir ülkedir. S-400 lerin alınması, Suriye’ye müdahale meselesi bu bağımlılıktan kaynaklıdır. Türkiye aynı zamanda Kürt düşmanı bir devlettir. Suriye’ye saldırması da bu düşmanlığından kaynaklanmaktadır.

Bir diğer yandan herkes devrim yapmak istiyor. Lakin istenilen bu devrimler aynı şeye denk gelmiyor. Buralarda maalesef, proleter devrimcilikle küçük burjuva devrimciliği iç içe girmiştir. Bunları ayırt etmek gerekir.

Türkiye’de ekonomik kriz ve siyasi kriz vardır. bugün yaşananlar bu krizlerden kaynaklıdır. Türkiye’de bir iç savaş yoktur. Ortada olan devletin korkunç saldırılarıdır.  İç savaş tespiti yapıp bunu da 7 haziran 2015 dönemiyle başlatmak doğru değildir. Bu dönmeden önce faşizm yok muydu, gene vardı ve devletin saldırıları o zamanlarda da sürmekteydi. Bugün bu faşist devlete karşı mücadeleyi yükseltmektir aslolan.”

Konuşmacıların ardından soru cevap kısmına geçildi.  Dinleyicilerden gelen soruları konuşmacılar tekrar söz alıp yanıtlayarak panel sonlandırıldı.

1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler