22 Kasım 2020’de İzmir’de Ekim Devrimi Panelleri çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz ‘Korona Sonrası Dünyada Devrimci Durum’ başlıklı söyleşi etkinliği aslında KöZ ve Komün Dergi arasında bir panel olarak gerçekleştirilecekti. Ne var ki etkinlikten iki gün önce getirilen hükümet yasaklarını gerekçe gösteren Komün katılımcısı mevcut durumun katılmasını olanaksız kıldığını belirtince, etkinliği söyleşi formatında gerçekleştirdik. Etkinliğe devrim yolunda düşenler adına saygı duruşu ile başladık ve sonrasında Ekim Devrimi’ni anlatan videomuzu izledik. Sunum yapan yoldaş konuşmasına çağımızın proleter devrimler ve ulusal kurtuluş mücadaleleri çağı olduğunu belirterek başladı ve devrim durumu için gereken koşulları (yönetenlerin eskisi gibi yönetememesi, yönetilenlerin eskisi gibi yönetilmek istememesi ve yönetilenlerin eskisi gibi yönetilmek istememelerini kitlesel eylemliliklerle göstermesi) açıkladı.

Sonrasında dünyadaki çeşitli durumları (ABD’de gerçekleşen G. Floyd ayaklanması ile birlikte) örneklendirerek devrimci durum koşullarının gerçekleşmekte olduğunu, Türkiye’de ise solun güçlü olmasından mütevellit kitlelerin hoşnutsuzluklarını göstermede henüz geri durduklarını (sol örgütlerin kitleleri dizginlediğini), solun bu durumunun devrimcileri engelleyici olduğunu belirtti. Türkiye’de yaşanan rejim krizini örneklendirerek açıklayan yoldaş, solun devrimci durumu etkisizleştirme çabalarına karşın yaşanan Gezi ayaklanması, Hendek ayaklanması, Kobane ayaklanması, Kanal İstanbul ve Kuzey Ormanları direnişleri gibi olayların kitlelerin sola rağmen sokağa çıkmaya meyilli ve hazır olduğunun göstergesi olduğunu dile getirdi. Solun Türkiye’de en güçlü dönemini yaşamasının ister istemez reformist ve parlamentarist muhalefet çabalarını öne çıkardığı ve bunun da devrimci hareketi zayıf düşürdüğünü, son yerel seçimlerde yaşanan Millet İttifakı-CHP kuyrukçuluğunun da bu bağlamda görülebileceğini ifade etti.

Rejim krizinin bir çıktısı olarak devlet içinde yaşanmakta olan hiyerarşi krizinin yönetememe ve yönetim beceriksizliği olarak halka yansıdığını ifade eden yoldaş, parlamentarist/reformist solun yapısı gereği bu kırılgan devlet yapısına koltuk değnekliği yaptığının, 2020 yılında alanlarda yapılmayan Newroz ve 1 Mayıs etkinliklerinin solun bu anlamdaki reformist işgüzarlığından kaynaklandığının altını çizdi. Solun yerel seçimlerde olduğu gibi korona salgını durumunda da devletin yönetemezliğini ifşa etmek yerine ona çözüm önerileri sunmak ve devletin olası kitle hareketlerini yasaklamak adına atacağı adımları daha devlet atmadan devlete önermek misyonunu üstlendiği son birkaç ayda, devrimle devleti yıkarak iktidarı alma çizgisi ile düzen güçlerini destekler biçimde parlamenter değişikliklerden medet umma çizgileri arasındaki ayrımın netleştiğini belirten yoldaş, devrimci bir parti eksikliğinin yakıcılığının böylesi durumlarda daha derinden hissedildiğini ve bizlerin temel görevinin böyle bir partinin inşasını tamamlayıp harekete geçmek olduğunu ifade etti. Yoldaş ayrıca solun parlamentarist eğiliminden ötürü Floyd isyanı sırasında ABD’deki halkın başkaldırmak için korona icazeti beklememesini ya da Bolşevik Devlet başkanı Sverdlov’un İspanyol gribinden ötürü can verdiğinde sokağa çıkma yasağından bahsetmemesi gibi geçmiş devrimci örnekleri dikkate almak yerine reformist solun burjuva diktatörlüğünün (korona zamanında çalışmak zorunda olan işçiler yerine) ayrıcalıklı kesime yönelik göstermelik önlemlerini talep eder konuma geldiğini; aynı şekilde 1 Mayıs ve Newroz gibi kitlesel eylemliliklerin oldubitti ile yasaklanmasına neredeyse destek verdiğini, devletin ESP ve HDP’ye yönelik son operasyonlarına verilmeyen tepkinin ardında da bu gerçeğin yattığını belirtti.

Sunumdan sonra söz alan bir yoldaş geçtiğimiz günlerde yaşanan deprem sonrası sol hareketlerin yardım çabalarını ve bu çabaların devlet güçlerince nasıl engellendiğini ve bu engelleme karşısında solun nasıl çaresiz kaldığını anlatarak “biz kendi örgütümüzü kurmadan burjuva diktatörlüklerinden medet umarsak hep bu kayaya toslayacağız, bu engelleme bile bir devrime ve devrimci bir partiye olan gereksinimi göstermektedir” dedi. Daha sonra söz alan HDP’li bir arkadaş tüm HDP’lileri reformist gibi görmemek gerektiğini söyleyerek reformistlerin de olumlu amaçlarının olabileceğini, geçmişte menşeviklerle bolşeviklerin ortaklaşa çalışabildiğinin de görüldüğünü belirtti. Söz alan bir başka arkadaş, söyleşide belirtilenleri kıymetli bulduğunu fakat burada altı çizilen noktaları devrimcilere ulaştırmakta yetersizlik çektiğimizi, bunun da solun içinden geçmekte olduğu savrulma süreciyle ilişkilendirilebileceğini dile getirdi. Söz alan bir hekim koronanın tıbbî bir mesele olarak başlayıp sosyolojik ve politik bir meseleye dönüştürüldüğünü, bu konuda siyaset belirlerken bu durumun kendine özgü bir durum olduğunu da gözden kaçırmamak gerektiğini dile getirdi.

En son sunum yapan yoldaş söz alarak mevcut düzende yaşanmakta olan büyük ya da küçük her sorunun devlet ve iktidar sorunu ile bağlantılı olduğunu, iktidarı hedeflemeyen hiçbir girişimin mevcut sorunları çözmek için burjuvaziye payandalık yapmak dışında bir seçeneği olamayacağını, bu durumun korona krizi için de, depremin yol açtığı yıkımlar için de, tüm ulusal ve uluslararası çözümsüzlükler için de aynı şekilde güncel olduğunu; devrimi hedefleyen devrimcilerin de bunu öznel bir müdahale ile gerçekleştirebilmek için devrimci bir partiye ihtiyacı olduğunu, Köz’ün arkasında duran komünistlerin temel görevinin ve hedefinin devrim yolunda böyle bir partinin inşasını sağlamak ve bu amaçla reformist örgütlerdekiler de o kapsamda olmak üzere tüm devrimcileri bu parti altında bir araya getirmek olduğunu ifade etti.

Devrim İçin Devrimci Parti, Parti İçin Komünistlerin Birliği!

İzmir’den Komünistler