1 Ocak günü Erdoğan bir kararnameyle Boğaziçi Üniversitesi’nin de dahil olduğu beş üniversiteye kayyum rektör atadı. Bu atamanın ardından bir araya gelen öğrenciler kayyum atamasına karşı bir eylem çağrısı yaptılar ve dersleri boykot etme kararı aldılar. 4 Ocak Pazartesi günü Boğaziçi Üniversitesi’nde “Kabul Etmiyoruz Vazgeçmiyoruz” ve “Kayyum Rektör İstemiyoruz” şiarlarıyla kayyum ataması karşıtı bir eylem düzenlendi. Arkadaşlarımızla önce çağrıda da söylendiği gibi Güney Kampüs girişinde toplandık. İçeride buluşan öğrencilerin de dışarı çıkmasının ardından toplu olarak bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasının ardından Kuzey Kampüs’e yürüyüş yapıldıktan sonra tüm arkadaşlarımızın katılımıyla bir forum yapıldı. Forumda kayyum Melih Bulu’nun Güney Kampüs’e geldiğine dair bir bilginin ulaşmasının ardından öğrenciler forumu bitirip Güney Kampüs’e girmek için yürüyüş gerçekleştirdi. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin yanı sıra başka üniversitelerden öğrencilerin ve birçok siyasetin katılımının olduğu eylemde öğrenciler kampüs girişinde polis barikatlarını aşarak kampüse girmek istedi. Boğaziçi Üniversitesi’nden KöZ okurları olarak biz de bu protestoya katıldık.

Arkadaşlarımız polis müdahalesi sebebiyle eylemin bitirilmesine karşı çıkıp eylemi sürdürmeyi ve üniversite içerisinde bir alanın işgal edilip derslerin boykot edilmesine devam etmeyi öne çıkardı. Üniversite idaresinin “sadece öğrenci kimliği olanlar girebilir” kararını dayatması nedeniyle polis dışarıdan desteğe gelen öğrencilerin kampüse girişini engelledi. Bunun ardından hep birlikte “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganıyla eylemi dışarıdan katılanlarla birlikte sürdürmeye devam ettik. Dışarıdaki birikenler hep birlikte içeri alınmazken kampüs içerisinde bulunan öğrenciler ise dışarıya çıkarılmadı. Kampüs içerisinde buluşmak için polis barikatına doğru yürüyüşe geçince polisin saldırısına uğradık. Saldırıların ardından toplanarak kapıların açılmamasının sorumlusunun üniversite idaresi olduğunu belirtip üniversite yönetiminin öğrencilerle görüşmek için bir muhatap göndermesini talep ettik ve muhatap gelene kadar eylemi sürdüreceğimizi söyledik. Polisin saldırısının sorumluluğunu almaktan kaçan üniversite yönetimi öğrenciler ile görüşmeye bir yetkili göndermedi. Hep birlikte polis barikatı önünde kalmaya devam ettik ve kampüse girmeye çalışırken plastik mermi, gaz ve tazyikli suyla polis saldırısına uğradık. Saldırı sonrasında eylemin Kuzey Kampüs’e tekrar toplu giriş yapılarak sürdürülmesi önerisi tartışıldı ve kabul görmedi. Kampüs içerisinde toplanan ve dışarıya çıkarılmayan öğrencilerle buluşup ortak bir basın açıklaması yapılarak eyleme Çarşamba günü devam edilmesi ve bu süre zarfında da derslerin boykot edilmesi kararı kabul edildi. Kampüs içerisinde bulunan öğrencilerin dışarı çıkmasıyla birlikte yapılan basın açıklamasında Çarşamba gününe yeni bir eylem çağrısı yapılarak eylem sonlandırıldı. 5 Ocak günü ise sabah operasyonlarıyla eyleme katılan birçok kişi gözaltına alındı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde aktif bir çalışmamız olmasa da Boğaziçi Üniversitesi’nden KöZ okurları olarak eylem günü protestonun bir parçası olduk. Önceden planlanmış bir çalışmamız olmadığından eylem sürecinde müdahalelerimiz de sınırlı oldu. Eylem sırasında protesto için bir araya gelmiş bu topluluğun somut bir hedef çerçevesinde kampüsleri boş bırakmaması ve daha etkin bir eylem gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledik. Ayrıca demokrasi mücadelesi veren diğer kesimlerle önümüzdeki süreçte mücadele bağının kurulması ve hedef tahtasına da hükümetin konulmasını öne çıkardık. Kampüsleri boş bırakmadan üniversite dışındaki güçlerle birlikte mücadele etmek için onlara gitmeyi ve onlarla kampüslerde buluşmayı savunduk. Bundan sonraki süreçte de savunduğumuz bu talepler çerçevesinde eylemlere katılmaya devam edeceğiz.

Boğaziçi Üniversite’ne kayyum rektör atanması hükümetin her alana yayılmış saldırılarından bağımsız değildir. Kürdistan’da HDP belediyelerine atanan kayyumlar da, demokrasi mücadelesi veren emekçilerin ve ezilenlerin tutuklanmaları; her eylemde karşılarında hükümetin ordusunu, polisini ve mahkemelerini bulmaları da içinden geçtiğimiz siyasi sürecin yansımasıdır. Erdoğan’ın karşısına aldığı emekçilerin ve ezilenlerin, ortak kitlesel seferberlikle saldırıları püskürtmek için bir araya gelmesi ve mücadeleyi yükseltmesi gereklidir.

Eylemde gösterilen militan ve dirayetli tutum ancak hükümete karşı birleşik mücadeleye dahil olduğu ölçüde sonuç alabilir. Böyle bir eylemliliğin sürdürülmesi Boğaziçi Üniversitesi özelinde de bundan sonrasında yapılabilecek kayyum atamaları, Vedat Akgiray gibi asalakların gelip üniversite kürsüsünde ders vermesi ve çeşitli öğrenci faaliyetlerinin yasaklanmasının önüne geçilmesi doğrultusunda bir direnişin olacağını göstermektedir.

Bu direnişin sürdürülmesi için demokrasi mücadelesi veren bütün kesimlerle buluşulup eylemlerin emekçilerin ve ezilenlerin direniş kürsüsüne dönüştürülmesi gerekir. Üniversite kürsüsünün KHK’lı emekçilere, kayyum saldırılarına uğrayanlara açılması, üniversite bileşenlerinin hepsinin direnişin sürdürülmesi için birlikte hareket etmesi ve somut taleplerle kayyum karşıtı bir mücadele sürdürmesi mühimdir.

Üniversiteler ideolojiler ve siyaset üstü kurumlar olmadığı gibi aksine hiçbir zaman bizlerin de olmamıştır. Aksi bir anlayış üniversitenin burjuva kurumları olmasına rağmen kendinden menkul bir kıymeti olduğunu varsayar. Oysa burjuvazinin egemenliği altında üniversiteler hiçbir zaman bizim olmadı. Öğrencilerin dar ve gündelik taleplerinin ötesine geçemeyen bir mücadelenin yerine tüm demokrasi güçlerine seslenen ve hükümete karşı mücadeleyi sürdüren bütün kesimlerin; emekçilerin ve ezilenlerin kitlesel seferberliğini örmenin ehemmiyeti yakıcılığıyla karşımızda durmaktadır.

Gözaltılar, Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz!

Boğaziçi Üniversitesi’nden KöZ Okurları