Yeni Dünya İçin Çağrı ve KöZ olarak 1 Mayıs’ta sol içerisinde yayılan parlamentarist hayaller karşısında tek yolun devrim olduğu konusunda aldığımız ortak tutumun arkasından İstanbul seçimleri YSK kararıyla iptal edildi. AKP kazanamadığı seçimleri YSK eliyle tekrarlatmaya karar verdi. KöZ ve Yeni Dünya İçin Çağrı dergisi olarak seçimlerde ortak bir boykot çalışmasını eylemli bir biçimde yürütme kararı aldık. Bu kararın ardından tüm siyasi akım ve partilere meşru olmayan 23 Haziran İstanbul seçimlerini birlikte boykot etme çağrısı yaptık. Bu çağrı kapsamında Sosyalist Meclisler Federasyonu, Partizan, Alınteri, Mücadele Birliği, Söz ve Eylem, DİP, Kaldıraç,  Teori ve Politika, Proleter Devrimci Duruş, İDP, Emek Özgürlük Cephesi, Devrimci Hareket, Devrimci Parti ile yüz yüze görüştük, İstanbul’da bulunan tüm siyasetlere de çağrımızı ulaştırdık.

Aktif Bir Boykot Çalışması İçin 7 Haziran’da Kurumlarla Toplantı Yaptık

Bu çağrının ardından yapılan toplantıya KöZ ve YDİ Çağrı dışında Alınteri, Proleter Devrimci Duruş, Söz ve Eylem, Teori ve Politika, Avrora Kolektifi katıldı. İlk toplantıda YDİ Çağrı ile önerilerimiz üzerine ortak bir deklarasyon yazma kararı aldık. Ortak çağrımızla toplantıya katılan kurumlardan Avrora Kolektifi 23 Haziran’da boykot tutumu almayacağını bildirdi. Katılan diğer kurumlar ise 23 Haziran’da boykot ya da sandığa gitmeme tutumunu benimsemelerine rağmen bir boykot çalışmasını aktif ve eylemli bir biçimde ortak örgütlemek konusundaki çağrımızı değerlendirip daha sonra tutum bildireceklerini belirttiler.

Proleter Devrimci Duruş bu çalışmaya daha fazla bileşenin katılmaması, iki üç bileşenle sınırlı olacak bir çalışma olması gerekçesiyle boykot çalışmasında yer almayacağını bildirdi. Alınteri 23 Haziran’da boykot tutumu alıyor, ancak bu çalışmaya herhangi bir gerekçe belirtmeden katılmayacağını bildirdi. Söz ve Eylem ise toplantıda metne ilişkin bir öneride bulunmamış olsalar da, ortak deklarasyon taslağında katılmadıkları noktalar bulunduğu ve yeni bir tartışma açmanın boykot çalışmasını yürütenlerin çalışmalarını engelleyeceği gerekçesiyle bu çalışmada yer almayacaklarını bildirdi.

YDİ Çağrı ile birlikte 9 Haziran Pazar gününe boykot çalışmalarımızı başlatmak üzere bir açık hava etkinliği planladık. YDİ Çağrı’nın da ve KöZ’ün de çalışması olan bir emekçi semti olan Esentyurt’ta yapacağımız etkinlikle çalışmalarımızı başlatma kararı verdik.

Etkinlik hazırlıklarını yine YDİ Çağrı ile birlikte yürüttük. Etkinlik öncesinde etkinliğin afişlerini  birlikte Esenyurt’ta astık.

Etkinlik için yine 31 Mart seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Bağımsız Başkan adayı olan ve KöZ olarak desteklediğimiz Güldes Önkoyun’u da davet ettik. Kendisi 31 Mart seçimlerinde bağımsız aday olsa da 23 Haziran seçimlerinde diğer sol adaylar gibi İmamoğlu lehine adaylıktan çekilmemiş, resmi olarak aday olmasına rağmen boykot tutumunu açıklamıştı.

Saat 15.00’te başlayacak etkinliğimiz için daha erken saatlerde pankartımız, stant çadırımız, çoğalttığımız ortak deklarasyonumuz, Güldes Önkoyun bildirileri, ses aracımız ve marşlarımızı hazırlayarak Esenyurt’a gittik. Etkinlik için hazırlığımızı yapmaya kürsümüzü kurmaya başlar başlamaz yoğun bir ilgiyle karşılaştık. Boykot tutumunun AKP’ye kazandıracağını, AKP’yi geriletmek için İmamoğlu’na oy vermek gerektiğini söyleyen özellikle Kürtlerin ve HDP’lilerin çoğunlukta olduğu bir kesimle yoğun olarak tartıştık. İstanbul seçimlerinin AKP Kaybettiği için iptal edildiğini, 23 Haziran seçimlerinin meşru olmadığını, 23 Haziran seçimlerini tanımanın AKP’ye kaybettiğini kazanma fırsatı verdiğini, Cumhur İttifakı’nın da Millet ittifakının da gerici ittifaklar olduğunu, emekçilerden, ezilenlerden, Kürtlerden yana olmadığını anlattık. 31 Mart’ın da, 23 Haziran’ın da Erdoğan’ın iktidarını sarsmadığını, sarsmayacağını, AKP’yi esas götürecek olanın emekçilerin ezilenlerin kitlesel seferberliğini örmek olduğunu tartıştığımız herkese anlattık.

Programımızı bu yoğun ilgi nedeniyle 15.30’da başlattık. Bir yoldaşımızın yaptığı açılış konuşmasının ardından ilk sözü 23 Haziran’da hala resmi aday olan “Adayım, kendime oy vermeyeceğim, siz de vermeyin, 23 Haziran’da sandığa gitmeyin” çağrısı yapan Güldes Önkoyun aldı. Güldes Önkoyun konuşmasında şunlara değindi.

Güldes Önkoyun Konuşması:

Ben Güldes Önkoyun, devrimci bir mobilya işçisiyim. 31 Mart Seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Belediye Başkan adayıydım. Amacım Cumhur İttifakı’na karşı işçilerin, Kürtlerin sesini duyurarak kitlesel seferberlik çağrısını yükseltmekti. 23 Haziran seçimlerinde resmi olarak hala adayım. Ama bu seçimlerde boykot çağrısını yükseltiyorum. Adaylığımdan aktif bir boykot çalışması yürütmek için faydalanacağım. Aktif bir boykot çalışması yürütmek isteyen tüm devrimci akımların da adaylığımdan faydalanmasını ümit ediyorum.

31 Mart Seçimleri iki gerici ittifakın arasında gerçekleşti. Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da işçiye düşman. Cumhurun reisi “ben olmasam grevleri zor bitirirdiniz” diyor. Millet ittifakı da İZBAn örneğinin gösterdiği gibi kendi belediye işçileri söz konusu olduğunda her türlü kirli yöntemi benimsiyor. Her iki ittifak da Aleviyi, Kürdü, işçiyi yok sayıyor.

31 Mart’ta Erdoğan’a rakip olanlar bu topraklardaki işçi ve ezilen hareketinin önünü kesmeyi amaçlıyordu. Alpaslan Türkeş’in, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hatırasına saygılar sunanlar, toplum siyasetten yoruldu diyenler, AKP yeni bir gezi yaratmak istiyordu; biz buna engel olduk diyenler sandığı emekçilerin tek kurtuluşu olarak göstermek istiyordu.

Ben ise ezilenlerin kurtuluşunun sokaktan geçtiğini göstermek için adaydım. 31 Mart’ta Sosyalizm adına halkçı belediyecilik propagandası yapılıyordu. Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin en büyük rejim krizi yaşanırken solda yer aldığını söyleyen adaylar suya sabuna dokunmadan seçim çalışması yürüttüler. Emekçilerin en basit kazanımının siyasi iktidar sorununa bağlı olduğunu, hükümet gitmeden nefes almanın mümkün olmadığını es geçtiler. 31 Mart’ta sosyal belediyecilik ile devrimcilik arasındaki farkları belirginleştirmek için aday oldum.

23 Haziran seçimlerinde hala iki gerici ittifak var. Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da hakkını aramak isteyen işçilerin, ezilenlerin karşısındalar; hala… Kürtlere düşmanlıkları değişmedi. Muş’ta Sur’da yaşanan seçim usulsüzlüklerine hiçbiri sesini çıkarmadı.

Kendilerinden farklı olmayan diğer sosyalist adayların çekilmesiyle tablo daha da sadeleşmiş oldu. Ne yazık ki 31 Mart’ta kendi adaylarıyla seçime girenler bugün millet ittifaklının adayını destekleyerek bu sadeleşmeye talihsiz bir katkı sunmuş oldular.

Gelinen noktada tablo şudur: 23 Haziran’da Binali Yıldırım da İmamoğlu da kazansa aslında Erdoğan kazanmış oluyor. Seçim tekrarını kabul etmek Erdoğan’a kaybettiği seçimi kazanma fırsatı sunmuştur. İstanbul’un trilyonluk rantına kavuşma fırsatı yanında seçimin usulsüzlük iddiaları da boşluğa düşmüş olacaktır. Sandık merkezli olmayan, sokağı temel alan muhalefetin önü kesildiği için Erdoğan 31 Mart’tan daha sağlam bir pozisyona kavuşacaktır.

Başka bir deyişle 23 Haziran’da kim kazanırsa kazansın kaybeden başta Kürtler olmak üzere tüm ezilenlerdir. Binali Yıldırım kazanırsa Erdoğan Kürtlere yönelik baskı ve imha politikasının sonuç aldığını düşünecek.

İmamoğlu kazanırsa da asıl kaybeden Kürtler ve Ezilenler olacak. Kürtlere yönelik “sessiz olun, görünmeyin” çağrıları daha yüksek duyulacak ve tüm muhalefet CHP’nin denetimine sokulmak istenecek.

İşte bugün 23 Haziran’a katılmak Erdoğan’a can simidi uzatmak, emekçileri ve ezilenleri Millet İttifakı’na mahkum etmektir. Adaylıktan çekilmek de tersinden İmamoğlu’nu desteklemek anlamına gelir. Ben adaylıktan çekilmeyeceğim. Bugün adaylıktan çekilmek; hele bunu boykot çağrısı yapmadan, bunu duyurmadan yapmak CHP’ye zarar vermemeye özen göstermek CHP’yi Erdoğan’a karşı emekçi muhalefetin bir parçası olarak görmek anlamına gelir. 31 Mart öncesinde saraya karşı kitlesel bir seferberlik çağrısında bulunan tek aday olduğumu söylemiştim. Diğer adayların CHP’ye zarar vermekten kaçındığı için apolitik ve belediyecilikle sınırlı bir seçim kampanyası yürüttüklerini söylemiştim. Bugün yaşananlar söylediklerimin doğruluğunu gösteriyor. Pasif değil aktif boykotu savunduğum için adaylıktan çekilmiyorum.

Oy kullanmamak boykot anlamına gelmez. Bugün seçimleri boykot etmek gerektiğini söyleyenlerin neredeyse hiçbiri aktif boykot çalışması yürütmüyor. ”İmamoğlu’nun oylarını böldünüz, Yıldırım’ın kazanmasının sorumlusu sizsiniz” suçlamasıyla yüz yüze kalmaktan korkarak seçim çalışmasını fısıldayarak sürdürüyorlar. Oysa kendi başına tutum açıklamalarla sınırlı bir boykot çağrısı ellerini kirletmemek kaygısıyla seçimlere küsmek anlamına gelir.

23 Haziran seçimlerini meşru göstererek emekçileri düzene bağlamak isteyenlere inat aktif boykot çağrısı yükseltmek gerekir. Ben aktif boykot çağrısı yükseltmek için adaylıktan çekilmedim, çekilmeyeceğim.31 Mart’ta saraya karşı işçilerin, Kürtlerin sesini yükseltmek için aday olmuştum. Aynı kaygılarla 23 Haziran’daki müsamereye katılmayalım. Erdoğan’ın pozisyonunu sağlamlaştırmasına izin vermeyelim.

Adayım ama kendime oy vermeyeceğim, siz de vermeyin. Adayım ama sandığa gitmeyeceğim, siz de gitmeyin.
Gelin Cumhur İttifakı’na nefes aldırmayalım. Gelin saraya karşı emekçilerin seferberliğini örelim.

Ne Cumhur, Ne Millet; BOYKOT!

Güldes Önkoyun’un konuşmasının ardından sözü KöZ adına Metin Sezgin aldı ve şunları anlattı.

KöZ Konuşması:

Dostlar! Kardeşler! Yoldaşlar!
Köz Gazetesi adına hepinizi selamlıyorum. Bugün Esenyurt Meydanı’ndayız. Bundan yaklaşık iki buçuk ay önce 31 Mart Seçimleri’nin çalışmasını yine böyle bir emekçi semtinde; Yenibosna’da başlatmıştık. O gün bağımsız belediye başkan adayı olarak seçimlere katılacağını açıklayan Güldes arkadaşımıza desteğimizi açıklamıştık.

O toplantıyı KöZ adına selamlayan yoldaş “31 Mart’ta Cumhur İttifakı’nın karşısındayız ama…” demişti; “onun karşısında olan yalnız biz değiliz. TÜSİAD da, ABD de, Millet İttifakı da, CHP de, İYİ Parti de hükümetin karşısındalar. Ve onlar bizden Cumhur ittifakı’nı geriletmek uğruna susmamızı, sesimizi çıkarmamamızı, sokağa çıkmamamızı, sessiz sedasız Millet İttifakı’nı desteklememizi istiyorlar” demişti.

Sonuçta seçimler geldi, solun büyük bölümü Ekrem İmamoğlu’nu destekledi, İmamoğlu kazandı, mazbatasını aldı. Peki ne oldu arkadaşlar? Erdoğan’ın burnu sürtüldü mü? Dedikleri gibi geri adım mı attı? Atmadığını görüyoruz. Kürdistan’da HDP’nin kazandığı belediyeleri gasp edip kendi adaylarına verdi mi vermedi mi? Analarımızı cezaevleri önünde saçlarından tutup sürükledi mi sürüklemedi mi? YSK eliyle burjuva hukukunu bile ayaklar altına alarak İmamoğlu’nun mazbatasını elinden aldı mı almadı mı? Pençe operasyonunu başlattı mı başlatmadı mı?

Bunların hepsini utanmadan, sıkılmadan yaptı arkadaşlar. Şimdi tekrar; bu kadar pervasızlaşmış, bu kadar köşeye sıkışmış bu iktidar bizim önümüze seçim sandığını koyuyor. Ve maalesef bizim mahalleden yine aynı şarkılar yükseliyor. “İmamoğlu’na oy verelim de biraz nefes alalım”, “İmamoğlu kazansın da AKP’nin kirli çamaşırları ortaya dökülsün, biz de bunları halka anlatalım” deniyor. Üstelik bu sefer ilk seçimlerde bağımsız tutum almayı başarabilmiş akımlar da bu koroya katılmışlar.

Biz ise hayır diyeceğiz arkadaşlar 23 Haziran oyununu boykot edeceğiz. Bunu bir kere, 7 Haziran’da yaptılar, yine yapmak istiyorlar. Biz onların minderinde güreşmeyi reddediyoruz.

Maalesef bugün bu oyunu reddetmek gerektiğini söyleyenler olarak biz bir avucuz. Hatta solun, emekçilerin, ezilenlerin kendilerine destek vereceğinden o kadar eminler ki; İmamoğlu bizden oy bile istemiyor, bize şirin görünmeye bile çalışmıyor. Onlar AKP ile sağcılık yarıştırıyorlar arkadaşlar. Onlar bu yarışı sürdürsünler, b iz bu işin hakemliğini yapmayacağız.

Yanlış anlaşılmasın! Bu seçim meydanlarında biz de olacağız. Boykot deyip yan gelip yatmayacağız. Zira biz de Cumhur İttifakı’nın karşısındayız. Ama biz onların sandıkla gitmeyeceklerini biliyoruz. Onları bizler; yani ezilenler, emekçiler, Kürtler, Aleviler gönderecek. Ve bugünden tezi yok; sokakta, fabrikada, mahallelerde AKP’ye karşı kitlesel ve birleşik bir muhalefet hareketini örmek için var gücümüzle çalışacağız. Sizleri de bu mücadeleye çağırıyoruz. Gelin; AKP’nin oyununa meşruluk kazandırmayalım. Gelin; aktif, eylemli bir boykot çalışmasını hep birlikte, omuz omuza büyütelim. Çünkü onlar seçimle gitmeyeceklerini gösterdiler. Çünkü dün olduğu gibi bugün de tek yol devrim, arkadaşlar. Hepinizi devrim bayrağını yükseltmeye çağırıyorum. Hepinize saygılarımı sunuyorum.

KöZ konuşmacının ardından sözü YDİ Çağrı adına Melek Özer aldı ve şunlara değindi.

YDİ Çağrı Konuşması:

31 Mart’ta yerel seçimler yapıldı. AKP kendi iktidarı döneminde yapılan yerel seçimlerde ilk defa ağır bir yara aldı. Başta İstanbul olmak üzere Ankara, Antalya, Mersin, Adana Büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybetti. AKP özellikle İstanbul’u kaybetmeyi kabullenemedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesini ve yenilenmesini talep etti.

Yüksek Seçim Kurulu, burjuva hukuk ile ilgisi olmayan siyasi bir tavırla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesine karar verdi.  Bu karar ile 31 Mart’ta 8,5 milyon seçmenin geçerli oy kullandığı seçimin sonuçları sıfırlandı.

İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı seçimi 23 Haziran’da yapılacak. 23 Haziran seçimi,  birbirinden kötü, Türk egemen sınıflarının temsilcisi faşist devletin savunucusu, halk düşmanı, emekçi düşmanı iki ittifakın, adaylarının hangisinin İstanbul’da Belediye Başkanı olacağı konusunda halkın hakemliğine başvurulmasından başka bir şey değil.

İstanbul’da muazzam rantın hangi parti tarafından yenileceğine, seçmenlerin yeniden karar vermesi isteniyor.  Oysa 31 Mart’ta karar verilmişti. Bu karar AKP/MHP bloğunun hoşuna gitmediği için yeniden seçim yapılıyor.

31 Mart’ta seçim sahtekârlığı tiyatrosunun kapanmış perdesi tekrar açılıyor. 23 Haziran seçimi meşru bir seçim değildir. Kendiniz çalın, kendiniz oynayın.  Biz sizin rant kavganızın hakemi değiliz. Rant kavganızı bizsiz yapın. Seçim sahtekârlığınızın figüranları olmayacağız! Ne Yıldırım, ne İmamoğlu. 23 Haziran seçimini boykot edelim!

İşçilerin, emekçilerin hâkim sınıfların iki kanadı, “Cumhur İttifakı” ile “Millet İttifakı” arasında süren iktidar mücadelesinde desteklenmesi gereken bir taraf yoktur! Her iki cephede yer alan partiler sistemin/ devletin partileridir. Savundukları devlet faşisttir, halklara düşman bir devlettir!

“Cumhur İttifakı” ile “Millet İttifakı” arasında, iki faşist kamp arasındaki kavga, ne demokrasi kavgasıdır, ne de faşizme karşı mücadeledir. Kavgaları devlete kimin hâkim olacağı, devleti kimin yöneteceği kavgasıdır. Bu kavga bizim, işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin kavgası değildir!

İmamoğlu ve Yıldırım’ın peşine takılmak, birine karşı diğerini tercih edip desteklemek, bunların rant kavgasında, bunlara dayanak ve kaldıraç olmak zorunda değiliz.   Egemen sınıf klikleri arasında, onların şu veya bu siyasi akımı, partisi vb. arasında tercih, işçi sınıfı, emekçiler açısından özünde farklı olmayan kötüler arasında bir tercihtir. Kötünün biraz daha az kötüsü de kötüdür!

Egemenler arasındaki iktidar dalaşından bağımsız tavır takınalım, bağımsız sınıf mücadelesi yürütelim. Burjuva kliklerin kendi aralarındaki iktidar dalaşının parçası/uzantısı olmayalım.

Hem “Cumhur” hem “Millet” ittifakından kendimizi ayıralım. Kendi bağımsız siyasetimiz ve propagandamız ile mücadele edelim.

Egemenlerin kendi aralarındaki iktidar kavgasının parçası olmak, birine karşı diğerini tercih etmek kurtuluş değildir. Kurtuluş bir bütün olarak burjuvaziye, sömürü düzenine karşı verilecek olan devrim mücadelesinden geçer…

Seçim oyunu ile oyalanma, sömürü düzenine karşı devrim mücadelesini yükselt!

Ne Millet, Ne Cumhur İttifakı, Tek Yol Devrim!

Bildirilerimizi Dağıttık, Coşkuyla Sloganlarımızı Attık

Konuşmalar sırasında ve konuşmaların sonrasında sık sık sloganlarımızı attık. YDİ Çağrı ile ortak olarak belirlediğimiz sloganlar şöyleydi: Ne Cumhur Ne Millet 23 Haziran’ı Boykot Et; Ne Cumhur Ne Millet Tek Yol Devrim; Sandığa Gitme Seçimi Boykot Et; Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz; Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek. Esenyurt Meydanı’nda Cumhur İttifakı’nın gürültülü standına rağmen sloganlarımızı coşkuyla attık.

Etkinliğimizin konuşmalar dışındaki tüm süresince marşlarımızı çaldık. Konuşmaların bitmesinin ardından alanda bildirilerimizi dağıtmayı sürdürdük. Bildiri dağıtımımız yine yoğun tartışmalarla sürdü, neden bu seçimleri boykot etmek gerektiğini bildirilerimizi verdiğimiz herkese anlattık.

Boykot çalışmamızı bir emekçi semtinde, emekçiler arasında, siyasi gerçekleri açıklayarak, boykot tutumunun bir tutum açıklamakla sınırlı bir çalışma olmaması gerektiğini göstererek güçlü bir sokak etkinliği ile başlattık.

Boykot tutumu almanın gereği bu çağrıyı her yerde yükseltmek, yürütülen çalışmaya katılmak olmalıdır. Aksi taktirde aktif eylemli bir çalışma ile örgütlenmeyen bir boykot tutumu Millet İttifakı’na hizmet eder.  Biz de bu çağrımızı emekçilere ezilenlere olduğu gibi solun tüm kesimlerine ulaştırmaya devam edecek, solu birlikte boykot çalışması örgütlemeye davet etmeyi sürdüreceğiz.

İstanbul’dan Komünistler