“Demokrasi Mücadelesinde Merkezciliğin Açmazları” başlıklı Ekim ayı KöZ söyleşisi, 4 Ekim’de İstanbul KöZ Gazetesi bürosunda gerçekleştirildi. Konuşmacı yoldaş aşağıdaki noktaları aktardı:

“Erdoğan rejim krizi içinde debelenmektedir. Rejim kriziyle devlet bir yamalı bohçaya bir koalisyona dönüşmüştür. Bununla birlikte Erdoğan en büyük sermayesi olan partisi üzerindeki denetimi zayıflamıştır. Bu son bir iki sene de daha da gözle görülür hale gelmiştir. Erdoğan manevra kabiliyetini de kaybetmiştir. İslamcılarla flört eden, cemaatçilerle operasyon yapan, Dersim için özür dileyen Erdoğan artık kendi ihtiyaçlarına göre siyasi cephe oluşturabilme imkanlarını yitirmiş ve Cumhur İttifakı’nın siyasi çizgisine mahkûm olmuştur.

HDP ise saldırılara rağmen zayıflamamaktadır. Eskiden yüzbinlerle Newroz kutlayan HDP varken şimdi 600 kişiyi basın açıklamasına zor toplamaktadır. HDP’yi bir sokak partisi olarak tanımlasak ve değerlendirmeyi buradan yapsak HDP zayıflamış dememiz gerekirdi. HDP, Türkiyelileşme hamlesinin parçası olan bir partidir. HDP çözüm sürecinin anahtarı olsun diye, Türkiye’deki mücadele enerjisini Türk devletine basınç olarak kullanmak için kurulan bir partidir.

HPD ve öncellerinin, devlete basınç yapabilmek için hâkim sınıfın şu ya da bu kesiminden, sermaye içi çatışmalardan tarafsız olması gerekiyordu. Biz demokrasi mücadelesinin bağımsız gücüyüz derken bu aslında bir tarafsızlık ifadesiydi. Fakat bu aynı zamanda bağımsız bir tutuma da yol açmıştır. HDP ve öncelleri tarafsız olmaya çalışırken bağımsız akımlar olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağımsız tutumlar bu bloğun güçlenmesine yol açmıştır. HDP kendi hesaplarından bağımsız olarak kendi tabanının ötesine geçen bir seçim partisi ve kitleleri harekete geçirebilecek bir parti haline gelmiştir. Fakat HDP güçlendiği ve rejim krizi derinleştiği için zurnanın zırt dediği yere geldik. Bu süreçte Türkiye’deki rejim krizinin çözülmesi için önceden söylediğin gibi harekete geçecek misin sorusu gündeme geldi. Bağımsız olarak siyaset yapmaya devam edecek misin yoksa düzenin o ya da bu gücüne yedeklenecek misin sorusu şiddetlendi. 2015 seçimleri sonrasında bu bağımsızlık iddiası taşınamaz hale geldi. Eylemsizlik çizgisi hâkim geldi. HDP bağımsız olmanın gereklerini yerine getirmeyip Amerikancı muhalefete kollayan ve destekleyen bir pozisyona sürüklendi. Bu HDP’nindaha da büyümesine engel oldu. Fakat parlamenter zeminde kilit bir rol oynadığı içinde kendi seçmen tabanını yitirmedi. Şu anda hükümet ne yaparsa yapsın HDP zayıflamıyor. Bu hükümetin en büyük açmazıdır.

Bu çerçeveyi anlatırken bugün HDP’ye yönelik saldırıları açıklamak istiyoruz. Sol içerisinde yaygın olan anlayış Erdoğan’ın zayıfladıkça saldırdığı yönündedir. Bu soyut olarak doğru bir saptamadır. Bunun içini nasıl dolduracağımız önemlidir. HDP, Erdoğan intikam alıyor derken Erdoğan’ı parlamenter yollarla zayıflatıyoruz o da bizden intikam alıyor demektedir. Şu anda Erdoğan’ın kuyruk acısıyla saldırdığı, 2023’te oluşması muhtemel koalisyonu bozmak için saldırdığı söyleniyor. Buradan çıkarılan sonuç ne oluyor, Erdoğan HDP’yi buranın dışında tutmak için saldırıyorsa HDP burada kalmalıdır tespiti yapılıyor. Bu tespitin nesi yanlış onu konuşalım. Erdoğan’ın gerilemesinin seçimlerle doğrudan bir ilgisi yoktur.

Rejim krizinin olmadığı koşullarda oyu yüzde kaç olursa olsun Erdoğan düzen güçleri tarafından 10 kere gönderilirdi. Bunun örneği 28 şubatta giderek güçlenen Refah partisinin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Erdoğan’ın ayakta durması seçimlerle ilgilidir. Devlet zayıf olduğu için seçim sonuçları Erdoğan’ın lehine olan tek faktördür. Erdoğan’ın gönlünden en fazla strateji bu da değildir. Erdoğan’ı zayıflatan Erdoğan’ı esasında manevra kabiliyetini yitirmiş olmasıdır. Erdoğan, MHP’nin siyasi çizgisine teslim olmuştur.

Bu siyasi çizgi Erdoğan’ın yeni bir ittifaklar oluşturma zeminini dinamitlemektedir. Erdoğan kendi tabanını geri kazanmak için göstermelik adımlar dahi atamamaktadır. Erdoğan’ın mecbur kaldığı bir Cumhur İttifakı var. Bu saldırıların amacı HDP’yi tasfiye etmek ya da bitirmek değildir. HDP böyle saldırılarla bitmez zaten. HDP’yi kapatmaya cesareti olmayan bir hükümetten bahsediyoruz her ne kadar sonuç alamayacak olsa da. Saldırıların hedefi Millet İttifakının diğer bileşenleridir. Cumhur İttifakı Millet İttifakı’nı tutum almaya zorlamaktadır. Cumhur İttifakı karşısında barış ve demokrasi genelliğinde kuş dili konuşan bir muhalefet var. Söylemler bir adım ileri gitse anlaşamayacaklar. Erdoğan bu nedenle Millet İttifakı’nı tutum almaya zorlamaktadır.

Biz Erdoğan’ı parlamenter yollarla gönderme hesapları yapanlara karşı Erdoğan seçimle gitmez diyoruz. Bunu iki anlamda ortaya koyuyoruz. Öncelikle karşısındaki Amerikancı muhalefet Türkiye çapında Erdoğan’ı devirecek bir politik blok olarak ortaya çıkamamaktadır. Amerikancı muhalefetin açmazlarından biri budur. Böyle bir güç olsa bile belediye seçimlerinde gördüğümüz üzere Erdoğan devletin parçalanmışlığından da güç alarak sonuçları kabul etmeyecektir. Amerikancı muhalefet seçim sonuçlarını kabul etmeyen bir Erdoğan karşısında kitle seferberliği toplayamaz. Biz bu tespitlerimizde yanılmış olsak bile parlamenter yollarla Erdoğanın gönderilmesi düzene nefes alma imkânı verir. Erdoğan’dan farksız bir gücün hükûmete taşınması zararlıdır. Bu stratejiyle bir restorasyon girişimine umut verilmiş olur. Diğer taraftan bu stratejinin kendisine HDP açısından baktığımızda olmayacak duaya amin demek ve HDP’nin daha da fazla saldırıya maruz kalması anlamına gelecektir. Sessiz kalarak parlamenter olarak gerilemeyen HDP saldırıları üzerine çekecektir. Buna karşılık HDP’nin, Millet İttifakı’nı bir arada tutabilmesi için her türlü sokak hareketini engellemesi gerekmektedir. Bu açıdan baktığımızda Amerikancı bloktan kopmadan, bağımsız bir siyaset olmadan bu bloktan gelen sokak çağrılarının anlamı yoktur ve samimi değildir. HDP’nin şu anki siyasi yönelimine dair eleştirisi olmayanların hükümeti yıkalım çağrısı da samimi değildir. Samimi olsa bile karşılığı yoktur.

Diğer taraftan HDP’ye yönelen saldırıların 6 sene önce gerçekleşmiş bir başkaldırı nedeniyle o olması nedensiz değildir. Cumhur İttifakı bu eylemlere karşı tutumunuzu belirtin demektedir. Kobane’nin yanında mısın değil misin, kitle seferberliğini destekliyor musun desteklemiyor musun? HDP bu sorulara bu bir provokasyondur ve suçlusu Erdoğan ve kontrgerilladır, biz asla bu yolu tercih etmeyiz diyerek cevap vermektedir. ESP operasyonu ise hükümeti sokakta yıkmaya çalışanlara yönelik yapılmaktadır. HDP cenahı içerisinden de Erdoğan’ı sokakta süpürmek doğrudur diyen yoktur ESP’ye yönelik saldırılara karşı. ESP operasyonu aksine HDP’ye yönelik saldırının bir parçası olarak görülüyor. ESP’ye yönelik saldırıların karşısında da HDP’de kenetlenme çağrısı yapılıyor. Kobane’ye yönelik saldırıları provokasyon olarak görenler, ESP’ye yönelik saldırıları görmezden gelmektedir.

Rejim krizinin düğümü Erdoğan nasıl gidecek sorusunda kitlenmiştir. Türkiye’de proleter devrimi büyütecek mücadelenin temeli demokratik hak sorunudur ve demokratik hak sorunu Erdoğan sorunudur. Bugün Türkiye’de demokrasi mücadelesi gerekir demeyen yok. Demokrasi mücadelesi nasıl verilecek diye sormamız gerekiyor. Amerikancı muhalefetle kahvaltı ederek, Kobane’nin meşruiyetini gölgeleyerek mi yoksa bağımsız ve kitlesel bir seferberlikle mi demokrasi mücadelesi verilir. Biz demokrasi mücadelesi devrim sorunudur diyoruz. Bundan dolayı kitlesel seferberlikle çözülür, Amerikancı muhalefete yedeklenmemek gerekir diyoruz.  Bugün Cumhur İttifakı’nın saldırılarına karşı HDP’nin yanında olurken, Kobane’nin yanında olmak onurdur diyerek, ESP’nin sokak iddiası sahiplenilerek mücadele verilmelidir. Biz Erdoğan’la bağımsız bir şekilde hesaplaşmak isteyenlerin eylem birliğini istiyoruz. HDP’ye yönelik saldırılara karşı dururken, Kobane başkaldırısını ve ESP’nin sokak iddiasını savunacağız.

Bugünün merkezcileri keşke halk sokağı çıksa size katılıyoruz ama bu koşullar altında sizin yaptığınız gerçekçi değil diyorlar. Biz çalışma yaptığımız oranda merkezciliğin bu açmazı daha da çok ortaya çıkacaktır. Merkezciler, oportünist olarak değerlendirdikleri örgütlerden ayrılmazlar. Bu örgütlere karşı tutum almaktan kaçınırlar. Bugün merkezcilik HDP karşısında ortaya çıkar. Bunun nedeni HDP göstermelik olanlar dışında sokakta mücadeleye ve sokakta kitle seferberliğine karşıdır. Sokak çağrısı yapmak için HDP’yi eleştirip HDP dışında odak oluşturmanız gerekir.  Merkezcilerin bu çizgisi sürdürülemezdir. Bugün mücadele içerisinde en büyük engel böyle de devrimcilik olur, HDP içerisinde de devrimcilik olur diyen ve kendi uzlaşmacı pratiğini devrimci söylemlerle gizleyenlerdir. Bizlerin Komünist bir odağın ne olduğunu eylemli bir çizgiyle göstermemiz gerekir. HDP’ye yönelik saldırılara karşı Erdoğan’a karşı mücadelede Kobane eylemlerinin gerisine düşülmemesi, ESP’nin sokak iddiasının gerisine düşülmemeli bunlar komünist bir şekilde aşılmalıdır.”

Soru ve görüşler üzerine yürütülen tartışmalar sonrasında söyleşi sona erdi.

İstanbul’dan Komünistler