İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Başkan Adayı Güldes Önkoyun’un çalışmalarını yaparken Esenyurt’ta HDP’nin, Kıraç ve Saadetdere Mahalleleri’nde açılan seçim bürolarına da uğradık, Güldes Önkoyun’un çıkartmış olduğu seçim broşürünü orada bulunan HDP’lilere dağıtık.Bu esnada 31 Mart yerel seçimlerine gidilirken HDP’nin ve solun seçimlerde almış olduğu pozisyonu, KöZ’ün arkasında duran komünistlerin neden İstanbul’da Güldes Önkoyun’un, İzmir’de Yalçın Yanık’ın adaylıklarını destekledikleri üzerinden tartıştık.

İki seçim bürosunda da yaptığımız sohbet ve tartışmalarda edindiğimiz izlenim HDP kitlesinin kafasının karışık olması idi. Saadetdere Mahallesi seçim bürosunda ise Esenyurt HDP ilçe eşbaşkanları da bulunmaktaydı bu arkadaşlar ilk etapta özetle şunları söylediler: “Bizler HDP olarak Türkiye’de CHP’nin kazanmasını destekleyerek hem AKP-MHP bloğunu gerileteceğiz hem de aslında iktidar olmak istemeyen CHP’nin maskesini düşüreceğiz. Bizler elbette CHP’nin nasıl bir parti olduğunu biliyoruz; fakat mevcut iktidarın baskısı giderek artıyor içişleri bakanı Soylu’nun ne yaptığı ve yapmak istediği ortada hem ayrıca HDP’nin bu tutumunu Ortadoğu’daki gelişmelerden bağımsız ele almamak gerekir.” dediler.

Biz ise HDP’nin ve sol hareketin önemli bir kesiminin sadece bu seçimlerde değil 24 Haziran seçimlerinde de öncesinde yapılan Anayasa Referandumunda da CHP’ye yedeklendiğini bu yedeklenmenin hedefinin ise Erdoğan’dan seçim/sandık yoluyla parlamenterist yolla kurtulmak olduğunu; fakat Erdoğan’ın seçimlerle gitmeyeceğini; velev ki, gitse bile bunun emekçilere ve ezilenlere bir faydası olmayacağını ifade ettik. Geçenlerde Sezai Temelli “AKP-MHP bloğu gerilerse demokrasinin önü açılır” dediğini, TİP Başkanı Erkan Baş da benzer bir açıklamada bulunduğunu hatırlattık. Bu sözlerin doğru olmadığını Leyla Güven’in açlık grevi üzerinden de görebiliriz. Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılmasını istemek demokratik bir taleptir, demokrasi mücadelesidir. Peki “AKP-MHP bloğunu geriletirsek demokrasinin önü açılır” denilen kesimlerle yani CHP’nin İyi Parti ve Saadet Partisinin kitlesiyle Öcalan’ın tecridinin kaldırılması için ortak hareket edilebilir mi? Şunu da söylememiz gerek; BDP Gezi ayaklanması sürecinde bu ayaklanmaya uzak durdu; gerekçesi de Öcalan’la Erdoğan Kürt sorununun çözümü için bir müzakere yürütüyorlar biz bu sorunu muhalefetteki 90 yıllık Kemalist geleneği savunan daha milliyetçi ve şoven CHP ile hiç çözemeyiz, karşımızda güçlü bir lider var, arkasında kitle desteği de var, bu sorunu çözersek bu kesimle çözeriz, düşüncesiydi. Önemli bir tarihi bir fırsat kaçırıldı. Fakat o günden bugüne geldiğimizde ise  size göre Erdoğan tek adam rejimini inşa etti, faşizmi kurumsallaştırdı artık bundan kurtulmak gerekir, diye düşünüyorsunuz.

Biz bunları söyledikten sonra Eşbaşkanlar “Leyla Güven’in açlık grevine verilecek destek ile seçimlerde alınacak tutumu birbirine karıştırmamak gerek, siz Gezi’den söz ediyorsunuz ne olacaktı Kürtler Gezi’de yüklenseydi devrim mi olacaktı? Sizin bu tutumunuz aslında AKP’ye hizmet ediyor. Bağımsız aday çıkarmadan  seçimlere katılmayabilirdiniz kimi sol gruplar böyle yapıyor” dediler. Biz son söz olarak KöZ’ün Büyükşehir adaylığı için nasıl bir çaba sarfettiğini anlattık ve iki düzen gücünden birisini desteklememek AKP’ye hizmet etmek anlamına gelmez, dedik.

HDP bürolarında tartışırken söylemeyi akıl etmediğimiz bir şeyi daha söyleyelim “DTP ve BDP’liler ekseriyetle CHP’ye oy veren Alevilere seslenirken şöyle bir argüman kullanıyorlardı “Aleviler kendi cellatlarına aşık olmaktan vazgeçmelidirler, ordan kopmalıdırlar”. Şimdi ise 31 Mart yerel seçimlerinde HDP Türkiye’de sadece alevileri değil tüm emekçileri ve ezilenleri CHP’ye oy vermeye çağırıyor.

Ne AKP Ne CHP Kurtuluş Birleşik Mücadelede!

Esenyurt’tan Komünistler