?

24 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan tabloyu değerlendirmek üzere 1 Temmuz’da merkezi olarak yaptığımız söyleşinin ardından  Esenyurt’ta da 7 Temmuz’da Gölge Kültür ve Sanat Merkezi’nde bir söyleşi planladık. Söyleşi duyurusunu ilgili kurumlara yaptık.

Akşam saat 20.00’de başlayan söyleşi iki saat sürdü söyleşiye 15 kişi katıldı HDP, ESP ve Çağrı’dan katılan arkadaşlar oldu.

Söyleşide sunumu yapan yoldaş ilk bölümde solun seçimler ardından moral bozukluğu yaşadığını belirterek bu ruh halinin ardındaki politik değerlendirmeye değindi.

KöZ’ün arkasında duran komünistlerin ise bu gelişmeleri tamamen farklı değerlendirdiğini, politik imkan ve fırsatları  değerlendiren ve aynı zamanda solun önündeki tuzaklara da işaret eden bir tutum benimsediğini aktardı. Seçim sonuçlarına göre bu imkanların değiştiğini söylemediğimizi belirterek solun bizden farklı tutumunun CHP’ye yaklaşımı ve parlamentarist çizgisiyle ilişkili olduğunu vurguladı. Ardından KöZ’ün rejim krizi tespitine, seçim öncesi aldığı tutum ve değerlendirmeleri aktararak seçim sonuçlarının tespitleri doğruladığını anlattı. Yoldaşın sunumunu tamamlamasının ardından söyleşiye katılanlar soru ve görüşlerini dile getirdiler:

HDP’den milletvekili adayı olan ESP’li kadın arkadaşla HDP’yi savunan diğer kimi arkadaşlar konuşmalarında; aslında HDP’ye haksızlık etmemek gerektiğini, HDP’nin sürekli baskı ve saldırılara maruz kaldığını ve ağır bedeller ödediğini, HDP tabanının Demirtaş’ın adaylığını çok istediğini söyledi. ESP’li arkadaş HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda, ikinci tur için bir şey söylemediğini, ayrıca eğer Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalsaydı ve HDP, Erdoğan’a karşı İnceyi destekleyerek Erdoğan’ı durdursaydı bunun olumlu bir sonuç olacağını, işte yerel seçimlerde de bütün belediyeler AKP’ye bırakılacağına CHP ve HDP’nin ittifak edebileceği yerlerde ortak hareket ederek AKP’lilerin elinden belediyeyi almasının da iyi bir şey olacağını belirtti.

Çağrı’cı bir arkadaş ise KöZ’ün HDP ile ilgili tutumunun paradoks oluşturduğunu; bir taraftan HDP’ye reformist tasfiyeci bir parti derken bir taraftan da HDP’den devrimci bir partinin siyasi çizgisini izlemesini beklediğini söyledi. KöZ’ün HDP’yi reformist, tasfiyeci diye tanımlarken onu desteklemesi de paradoks değil mi, diye sordu. Ayrıca KöZ konuşmacısının bu coğrafya da 12 Eylül öncesi 78, 79 yıllarında gibi bir tablo çizdiğini, böyle bir havanın olmadığını söyledi.

Katılanlardan bir kişi ise ABD Erdoğan’ı neden deviremiyor gücü mü yetmiyor? Yoksa devirmek mi istemiyor diye sordu.

Solda Erdoğan’ın seçimlerle diktatörlüğünü kurduğunu ya da kuracağını söyleyen kimi kesimler Hitler de seçimlerle iktidara gelip Faşizmi kurdu diyenler var bu konuda KöZ ne düşünüyor, diye bir soru da geldi.

Sunumu gerçekleştiren yoldaş bu soruları şu sözlerle yanıtladı:

Türkiye solunun kafası çok karışık. Genel ezber; Amerika var, uzantısı ordu var, sermaye var, Amerika’nın partileri var. Bu partiler kendi aralarında kavga eder. Amerika bu partilerden birini kullanır sıkıştı mı değiştirir. Ve burada Amerika’ya karşı kimse bir şey yapamaz. Aynı genel geçer görüşe göre Türkiye de aynı zamanda Amerika’nın koçbaşıdır, piyonudur, bizi egemenler arasındaki bu kavga ilgilendirmez derler.

Aslına bakılırsa bu tespitlerin hiçbirisi doğru değil. Amerika Türkiye’de 17-25 Aralık operasyonu yapıyor, operasyondan sonuç çıkmıyor; Rıza Sarraf yargılanıyor bir şey çıkmıyor, Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başkanı yapıyor işe yaramıyor, Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı adayı yapmak istiyor yapamıyor.

Türkiye solunun kafası çok karışık. 15 Temmuz oluyor Fetullah Gülen Amerikancı, ordu Amerikancı, Erdoğan Amerikancı. Amerikancıların Amerikancıları alt etmeye çalıştığı bir şey çıkıyor ortaya. 17-25 Aralık’tan önce solculara sorsaydık Erdoğan’ın ipini çektiler derdi klasik bir solcu. Bu görüşler statik dünya görüşüne dayanıyor. Emperyalizm diye bir olgu var. Bu sistem dünyayı yönetiyor. Böyle statik bir durum yok. Dünyada birbiri ile rekabet içinde olan farklı sermaye grupları var. Ülkelerin kendi içinde birbiri ile rekabet eden sermaye grupları var. Bu sermeye grupları savaş çıkarır. Şu anki durumda ise Amerika iktisaden ve siyasi olarak zayıflıyor. Bu yüzden de Türkiye’de, Venezüela’da ABD ye kafa tutan kesimler çıkıyor. Türkiye’nin Suriye politikası ile Amerika’nın Suriye politikası birbirine taban tabana zıt. Baktığınız zaman sözde en büyük anti Amerikancı Tayyip Erdoğan. Bütün bunların söylediği şey şu: sermaye eşitsiz bir şekilde büyüyor ve emperyalistler arasındaki rekabet kızışıyor. Bütün bunların sonucunda bir dünya savaşı çıkacak. Bu savaşlar çıktığında biz devrimciler ne yapacağız. En sarsıcı savaş da Türkiye’de olacak. Devrimci dinamiğin en yüksek olduğu yer. Kürdistan sorunu var, Ortadoğu’nun göbeğinde ve devrimci dinamik, devrimci kadro sayısı en çok Türkiye’de. Biz devrimciler bu savaş çıktığında ne yapacağız.

Hitler’in seçimlerle mi iktidara geldi? Arkadaşlar faşizm seçimlerle gelmez, faşist bir rejimden seçimlerle kurtulunmaz, her kim ki Hitler seçimle diktatörlüğünü kurdu diyorsa yalan söylüyor. Hitler Alman Parlamentosu Reichtag’da bir provakosyonla yangın çıkarttı ve ardından darbe yaparak parlamentoyu kapattı. Şimdi hiç kimse Erdoğan darbe yaparak parlamentoyu kapatacak diyor mu? Hayır demiyor. Arkadaşlar seçimlerle faşizm gelmez Türkiye’de faşizm yoktur, fakat faşizm gelmez demiyoruz. Faşizm bir parlamentoya ihtiyaç duymaz, faşizm faşist bir parti aracılığıyla toplumu tepeden tırnağa faşist örgütlenmelerle örgütler. Faşizmin olduğu bir yerde böyle 1 Mayıs’lar Newroz’lar yapılabilir mi?

HDP ile ilgili sorulara gelirsek en başta biz HDP’ye oy verenlerle ya da HDP’de faaliyet sürdürenlerle HDP’nin siyasi çizgisini bir ve aynı görmüyoruz. Evet, HDP saldırılara maruz kalıyor, ağır bedeller ödüyor ve bu seçim çalışmasında  elinden geleni yaptı. Fakat HDP’nin siyasi çizgisi parlamenterist bir çizgidir. HDP’nin barajı aşması da HDP’nin kendi dişiyle tırnağı ile kazandığı bir başarı değil. Kitlelerin bu muhalefete ihtiyacı olduğu için, kitlelerin iteklemesi ile HDP meclise girdi. Ocak ayında Haziran Hareketi ve çevresinin yaptığı bir çağrı oldu ve biz bu çağrıyla ilintili toplantılara dahil olduk. Bu toplantılarda Demirtaş’ın aday olmasını önerdik. Kabul edilmedi. CHP ile HDP anlaşacak sağcı bir aday belirleyecekler, biz de buradan dökülenleri toplarız, diye baktılar. HDP dahil kimse neden Demirtaş’ı ilk andan itibaren aday göstermedi? Çünkü o durumda CHP Demirtaş ile yarışacak sol bir aday gösteremez ve CHP deki sol kanat da HDP ye gelirdi. CHP parçalanmış olurdu. HDP’nin asla istemediği şey ise CHP’nin parçalanmasıdır. Çünkü HDP, bağımsız bir devrimci çizgi izleyerek ana muhalefet rolünü almak istemiyor bunu yapmak için İnce’nin ikinci turda da olsa desteklenmesi değil bağımsız bir siyasi çizgi izleyerek CHP’yi parçalaması gerekirdi ama bunu yapmıyor seçimlerden hemen önce HDP’li yetkililer ikinci turda İnce’yi hatta Akşener’i bile destekleyeceklerini ifade ettiler. HDP mecliste yeni bir anayasa yapmak gerekir diyor. Peki bu meclis aritmetiğinde emekçilerin ve ezilenlerin sorunlarının bir nebze de olsa çözülebileceği bir anayasa yapılabilir mi? HDP neden yeni ve demokratik bir anayasa için kurucu meclis çağrısı yapmıyor?

Bu seçim sürecinde bizim istediğimiz şey olmuş gibi görünebilir. Ne demiştik? Birleşik sol blok kurulsun, Demirtaş aday olsun demiştik. Demirtaş aday oldu, solcular da HDP listesinden meclise girdi diye bizim sol blok önerimiz, Demirtaş önerimiz gerçekleşti demek çok yanlış olur. Tam tersine hiçbir şekilde olmadı. Solu da CHP’nin kuyruğuna takan bir çalışma yapıldı. Sol ortak bir deklarasyon yayınlamadı. Demirtaş değil İnce çalışması yapıldı. Bağımsız muhalefet hattı örülmedi. İkinci tur olmadı, sol da İnce’yi desteklemekten kurtuldu mu diyeceğiz? Hayır. İkinci tur 9 ay sonrasına ertelendi diybiliriz. Yerel seçimlerde İstanbul’u Erdoğan’ın elinden alalım diyerek CHP adayını destekleyecek sol. Bu yüzden de onlara göre HDP CHP’yi mecliste zora sokacak hiçbir adım atmamalı. Süleyman Soylu’nun açıklamalarından da anlaşılacağı gibi AKP, HDP’ye vurarak CHP’yi HDP üzerinden sıkıştırmaya çalışacak. Daha sert bir Erdoğan olacak karşımızda.

Çağrı’cı arkadaşın sorusuna gelirsek KöZ’ün hem HDP’yi eleştirmesi hem de desteklemesinde bir paradoks, tutarsızlık yoktur.

Komintern reformist partiler ile burjuva partiler arasında ayrım koyuyor. KöZ seçimlerde HDP ile işbirliği yapmadı. HDP reformist bir partidir buna rağmen meclise girmelidir diyoruz. HDP halkı yanlış yöne götürüyor diyoruz. Biz bunları söylüyoruz lakin halk ve sosyalistler HDP ye inanıyor. HDP’nin vaatlerini önemseyen ciddi kesimler var. Yeni anayasaya ihtiyaç var diyorlar ama nasıl yapılacağı konusu muğlak. Seçimle mi yapacağız, Mecliste mi yapacağız sorusunun cevabı yok. Oysa yeni anayasa ancak var olan anayasayı ilga ederek olur. ‘Erdoğan’a karşı mücadele edeceğiz’, diyorlar. İnce’ye oy isteyerek Erdoğan’a karşı mücadele edemezsiniz. ‘Güçlü değiliz Erdoğan’a karşı mücadele edemiyoruz’, diyorlar. ‘Güçlendiniz yapmanız gerekeni yapın’ diyeceğiz. Meclisi AKP’ye dar etme fırsatınız var yapın, diyeceğiz. Ama yapmayacaklarını biliyoruz. Reformist partilerin içyüzünü göstermek sadece yazı ile olmayacaktır. Kitleler sözlere bakmaz pratiğe bakar, bir şeyi öğrenmek için. Solcular da öyle aslında. Yanlış olanı pratikte göstermeniz gerekir. Bizim HDP’ye desteğimiz asılacak adama ipini vermek gibi bir destektir. Komünist Enternasyonal’in üçüncü kongresinde birleşik cephe taktiğinde reformist ve oportünist akımlarla eylem birliği yapmak gerektiği belirtiliyor.

Esenyurt’tan Komünistler