Filistin ve ulusal sorun gündemli söyleşimizi KöZ bürosunda gerçekleştirdik. Konuşmacı yoldaş sözlerine Filistin sorunun dünyanın belki de en karmaşık problemlerinden biri olduğunu belirterek başladı. Yoldaş konuşmasında şu tespitlere yer verdi:

Ortadoğu  sınırları Sykes-Picot Anlaşması tarafından değil bu anlaşmanın akabinde yaşanan Ekim Devrimi’nin etkisiyle şekillendi. Bugünkü İsrail devletinin kurulmasıyla haritaya yeni bir unsur eklenmiştir. Sonrasında, Arap-İsrail çatışmasından bahsedilir, hep geçmişten destek alan bir takım kabuller vardır.

Ne  Arap denenlerin ezici çoğunluğu Araptır, ne de On Emire itaat etmiş Musevilerin tamamı bir tek kavimden, Yahudi soyundan gelmiştir.

Birinci Paylaşım Savaşı’nın ardından Filistin, Fransa’nın ve İngiltere’nin ihtiyaçları doğrultusunda bölünmüştü. Filistin sorununu karmaşıklaştıran sadece Birinci Paylaşım Savaşı değil aynı zamanda İkinci Paylaşım Savaşı’dır. İsrail’in kurulmasını ilk destekleyen devletin SSCB olduğunu unutmamak gerekir. Bu sırada İngiltere güdümünde monarşist gericiliğin tahkim edildiği Ürdün de Filistin’in bir parçasıdır.

“Denizden nehire Filistin!” şiarını benimseyenler bu şiarın aslında Filistin’in parçalanmışlığını kabul ettiğini akıllarına getirmezler. Bu slogan aslında Filistin’in Ürdün ve Suriye kısımlarında yer alan kesimlerin dokunmama teminatıdır.

Ortadoğu’daki Kürdistan ve Filistin sorunlarının benzerliği genelde göz ardı edilir. Kürdistan Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla parçalanmış, Birinci Paylaşım Savaşı’nın ardından da dört gerici devlet arasında pay edilmiştir. Dört gerici devleti yıkıp Kürdistan’ın birliğini sağlamadan bu düğümü çözmek mümkün değildir.

Filistin sorununda İsrail başrolde gözükse bile, Osmanlı’nın paylaşılmasıyla bölünen bu haritanın esas bekçisi de tahkim ve tahsis edilmiş Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu devlet kaldırılmadan herhangi bir sorunu çözmek mümkün değildir.

Bu çerçevede baktığımızda Filistin sorunu ve Kürt sorununun yan yana gelmesi gerektiğini görürüz. Bu  bakımdan Ortadoğu düğümünün çözülmesini herhangi bir burjuva devletine  havale etmek bu sorun içinden çıkmamanın birinci adımı olur. Bu sorunun yegâne çözümü esas itibariyle enternasyonalist komünist bir önderlik ve bununla işbirliği yapan bir ulusal devrimci hareketle olur.

İstanbul’dan Komünistler