11 Ocak Pazartesi günü, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle dayanışma için bir gün önceden çağrısı yapılan basın açıklaması, İstanbul Üniversitesi Ana Kapı önünde gerçekleşti. “Kayyum değil seçim istiyoruz. İstanbul Üniversitesi Öğrencileri, #İÜBoğaziçininYanında” yazılı pankart açıldı.

Basın açıklamasına İstanbul Üniversitesi’nde yer alan hemen hemen tüm gençlik örgütleri katıldı. Birleşik Gençlik Meclisleri, Öğrenci Dayanışması gibi ortak kimlik altında açılan dövizler olduğu gibi, TKG, Anarşist Gençlik, MFT, DGD, Öğrenci Kolektifleri, YDG gibi gençlik örgütlerinin imzasını taşıyan dövizler de bulunuyordu. Gençlik dışında bir politik kimliğin yer aldığı bir döviz açılmadı.

“Kayyum Rektör İstemiyoruz”, “Üniversiteler Bizimdir, Bizimle Özgürleşecek” , “AKP elini üniversiteden çek” , “Yaşasın Öğrenci Dayanışması” sloganlarının sık sık atıldığı eylemde basın açıklaması okundu ve kimi öğrenciler söz aldı. Konuşmalarda genel olarak AKP’nin üniversiteye neoliberal politikalar doğrultusunda saldırıları, Melih Bulu gibi Mahmut Ak’ın da kayyum rektör olduğu, üniversitede söz hakkının üniversitenin tüm bileşenlerinde olması gerektiği vurguları hâkimdi. Eşit, bilimsel, parasız eğitim için mücadele çağrılarının yanı sıra üniversiteye yönelik topyekûn saldırılara topyekûn yanıt verilmesi gerektiği dillendirildi. Konuşma yapan öğrencilerden birinin önerisi öğrenci meclisleri şeklinde örgütlenmek ve bunun iller arası koordinasyonunun sağlanması idi.

Polisin sık sık basın açıklamasının kısa tutulması üzerine tacizde bulunmasına “Polis Defol Üniversiteler Bizimdir” sloganıyla karşılık verildi. Basın açıklaması polisin “basın açıklamanız bitmiştir, istediğiniz yöne dağılabilirsiniz” küstahlığına karşın planlanan programın neticelenmesi ile bitirildi.

Boğaziçi Üniversitesinde başlayan eylemler oldukça hızlı yayıldı ve Türkiye’nin birçok yerinde yankı buldu. Yeni bir eylem dalgasının başlamasına yol açtı. Direkt Erdoğan’ın bir faaliyetini hedef alan eylemler aslında Gezi ile aynı mantık ve süreklilikle devam ediyor. Gezi de açılan süreç anlaşılan o ki Erdoğan gitmeden bitmeyecek ve Erdoğan sorunu bir devrim sorunu olarak kendini dayatmaya devam edecek. Gerek Boğaziçi Üniversitesi’nde, gerek başka üniversitelerde süregelen eylemler, hatta kimi grevler, işçi direnişleri politik müdahaleye açıklığın dahası bu müdahalenin eksikliğinin göstergesi. Bu politik müdahaleyi yapmak, kendi dışındaki kesimleri harekete geçirmek isteyenlerin önündeki en acil sorun, devrimci bir parti sorunu tüm yakıcılığıyla kendini var etmeye devam ediyor.

Gözaltılar, Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz!

İstanbul’dan KöZ Okuru