İzmir’deki 1 Eylül Dünya Barış Günü mitingine Söz ve Eylem’le birlikte hazırladığımız “Halklar arası savaşa, sınıflar arası barışa son!” ortak pankartı ile katıldık. Köz olarak ayrıca “Savaştan kaçarak barış olmaz, barış için tek yol devrim” pankartımızı açtık. Alanda bizden başka pankart açan yalnız iki ayrı grup vardı (biri Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nün üniversite yönetimine karşı bir pankartı, diğeri bir işçi komitesi girişiminin pankartı idi), bu durum bile kendi başına mitingin apolitikliğinin göstergesiydi. Miting alanına girerken üst üste iki kez yapılan arama ve miting alanında 700 kadar kişi olmasına rağmen getirtilmiş sayısı yüzün üzerinde kolluk gücü de bu tür eylemliliklerde İzmir’de sıkça rastlanan bir psikolojik savaş ögesiydi. Mitinge katılan bir arkadaşımızın hazırladığı “saraylara savaş, kulübelere barış” dövizine de kolluk güçleri el koydu, gerekçe olarak üstünde “kayyım” veya “saray” yazan pankart ve dövizlere izin verilmemesini gösterdiler, ayrıca bunu (mitingin örgütleyicisi konumundaki) Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu’nun da kabul ettiğini belirttiler. Arkadaşımız miting çıkışında dövizini geri aldı.

Mitingin genelinde sanki çok şenlikli bir havada olunması gerekliymiş gibi türküler ve şarkılar çalındı, halkların barış istediği kürsüden dile getirildi. CHP milletvekili Kani Beko ile HDP milletvekili Gülistan Koçyiğit’in de birer konuşma yaptığı mitingde konuşmacılar barış istediklerini savlarken kimse barışın nasıl ve hangi örgütlülükle sağlanabileceğine ilişkin bir kelam etmedi. Gülistan Koçyiğit halkın öfkeli olduğunu dile getirdi, ama bu öfkeyi nasıl örgütlemek gerektiği konusunda bir şey söylemedi. Kani Beko ise konuşmasını kendi kimliğini inkar etmek pahasına “yaşasın devrim ve sosyalizm” diyerek bitirdi. Miting komitesinin bilindik teslimiyetçi çizgisi bir süre sonra anonslara da yansıdı: barış gününde partizanlık yapmamak gerektiğini belirterek (ve muhtemelen kolluk güçleriyle de önceden bu şekilde konuştukları için) parti bayraklarının indirilmesini istediler. Bu trajik talebe genel olarak uyulmadı. Mitinge katılan 700-750 kişinin önemli bir bölümü HDP’liydi. Mitingde ayrıca ÖDP, TİP; EMEP, Mücadele Birliği, Halkevleri, Toplumsal Özgürlük Partisi, KESK ve DİSK’ten gruplar vardı.

İzmir’de sürdürmekte olduğumuz eylem birliği girişimi çerçevesinde mitinge Kaldıraç ve Söz ve Eylem ile birlikte tek bir pankart ardında katılmayı konuşmuştuk, fakat daha sonra Kaldıraç ortak imza olmamasını, eylembirliğini şimdilik daha basit işler düzleminde sürdürmek istediklerini belirttiği için biz de (“Halklar arası savaşa, sınıflar arası barışa son!”) pankartımızı ortak imza olmaksızın hazırladık. Burada bir hata yaptık, aslında pankartın sonuna eylem birliği girişimi imzası koymamız gerekirdi, bunu unuttuk. Mitingde Kaldıraç’tan da insanlar vardı fakat Kaldıraç mitinge örgütlü katılım göstermedi. Mitingde özel sayı dağıtan tek grup Köz oldu, miting alanında 200 özel sayı dağıttık. Özel sayı dağıtırken birkaç TİP’li özel sayı almak istemediklerini belirtince bunun dayanışmaya aykırı bir davranış olduğunu, böyle günlerde ve yerlerde birbirimizin yayınlarını okumayacaksak bunun düzene karşı mücadele eden güçleri olumsuz etkileyeceğini, bu yapılanın kendini devrimci addedenlerin geçmişinden getirdiği gelenek ve ahlak anlayışıyla bağdaşmadığını belirttik. Bu söylemin ardından bir kısmı bizden özel sayı aldılar.
Bu mitingle bir kez daha gördük ki İzmir’de kendisine Emek ve Demokrasi Güçleri diyen ve TTB-TMMOB-DİSK-KESK’ten oluşan grup aldığı eylemlilik kararlarına ilişkin süreçlere soldaki diğer örgütleri şeffaf bir biçimde katmak için çaba göstermemektedir, dahası söz konusu kararlarda (daha önceki eylemliliklerde, özellikle 1 Mayıslarda görüldüğü üzere) kendini devrimci veya sosyalist olarak tanımlayan örgütlerin onaylamayacağı şekilde hareket etmektedir. Sürdürmekte olduğumuz eylem birliği girişimi temelde bu sorunla mücadele etmek için de var olacaktır.

Komünist Bir Dünya Kuracağız!

İzmir’den Komünistler