İzmir’de Deniz Poyraz’ın HDP il binasında katledilmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin HDP’ye yönelik kapatma davası iddianamesini kabul etmesinin ardından HDP tarafından farklı kentlerde mitingler örgütlenmesi gündeme geldi. Bu mitinglerin ilkinin ise İzmir’de örgütleneceği Haziran sonunda Yeni Yaşam gazetesinde manşetten duyuruldu.

KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak 1 Mayıs’tan önce 1 Mayıs’ı sokağa çıkma yasaklarına kurban etmek isteyenlere karşı bir araya geldiğimiz akımlarla 1 Mayıs ertesinde güncel siyasal gelişmelere dair bir miting örgütlenmesinin gereğini ve imkanını tartışmış, 1 Mayıs’ı bile 29 Nisan’daki cılız bir basın açıklamasına indirgeyen bunun İzmir Emek Demokrasi Güçleri’nin bileşenlerinin eylemsiz ve siyasetsiz bir hatta seçim hesapları içerisinde olduğu için böylesi bir kitlesel eylemin sorumluluğunun almayacağını, bu sorumluluktan kaçındığını muhtelif toplantılarda vurgulamıştık. Bu yüzden böyle bir miting için solun özellikle Sedat Peker’in açıklamalarından sonra ‘sokağa ve mücadeleye’ çağıran kesimlerine çağrıda bulunarak bu sorumluluğu başta HDP olmak üzere siyasal örgütlenme ve akımların kendi kimlikleri ile ortaklaşa ve birlikte alması gerektiğini savunmuştuk. Bu konudaki çağrılar ise o günde yanıtsız ve sonuçsuz kalmıştı.

Farklı akımların bazen tek tek, bazen bir kısmının birlikte protestocu eylemler ve katılımı sınırlı kalan basın açıklamaları ile sürece müdahil olmaya çalıştıkları bir dönemde Deniz Poyraz’ın katledilmesi bu konudaki gidişatı değiştirdi.

Poyraz’ın cenazesi polis yığınağına rağmen politik bir havada ve kitlesel bir tören ile uğurlandı. Bu da aslında İzmir’de herkesin herkesi sokağa çağırdığı, ancak kimsenin ortak, kitlesel, politik bir mitingin sorumluluğunu almadığı koşullarda bir saldırı vesilesi ile ve saldırı yaşandıktan sonra bile olsa kitlesel eylemlerin, aslında fiilen bir mitingin nasıl gerçekleştirilebileceğini gösterdi. Ne var ki bu kitlesel ve fiili eylemlerin gerçekleşmesi için böyle ağır bir bedelin ödendiği bir saldırının yaşanmasına hacet yoktu.

İzmir 1 Mayıs İnisiyatifi ile HDP’ye gerçekleştirdiğimiz taziye ziyaretinde de aynı ihtiyaca birlikte işaret ettik ve HDP’nin bir dizi miting gerçekleştirme planı olduğunu muhataplarından öğrendik. Bizler HDP’nin kapatılması meselesini merkezine alan böyle bir mitingin örgütleyicisi olmak istediğimizi ifade ettiğimizde ise HDP mitingi İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin gündemine soktuklarını, daha kapsayıcı olması için bu mitingin kendi siyasal kimlikleri ile değil de bu kanal üzerinden örgütlenmesini tercih edeceklerini ifade ettiler. Nitekim bu şekilde de oldu ve İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri çağrı metninde son derece muğlak ifadelerle yaşanan saldırı ve parti kapatma tehditlerini de başka bir dizi şeyle birleştirerek ‘Demokrasi İçin Bir Nefes’ başlığıyla bir miting çağrısında bulundu.

Daha başlığından ve çağrı metninden HDP’lilerin kastettiği kapsayıcılığın ne olduğunun anlaşıldığı bu miting, 1 Mayıs’ı devletin koydukları yasaklara uyum göstererek 29 Nisan’daki müsamereye çevirenlere emanet edilmişti. Deniz Poyraz’ın cenazesine de bir şekilde yansıyan, sosyal demokratların da itiraz etmeyeceği ve HDP ile fotoğraf verme sorunlarını da çözebilecekleri bir çizgide bir miting kurgulandığı daha baştan belli olmuştu.

8 Temmuz günü 18.00’de gerçekleşen miting için biz KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak saat 17.30’da Cumhuriyet Meydanı’nda buluşarak kortejimizi oluşturduk. ‘Cumhur İttifakını Kitlesel Bir Seferberlikle Göndermeden İşçiler Ezilenler Nefes Alamaz! HDP’yi Kapattırma!’ şiarını taşıyan KöZ imzalı pankartımızı ve bayraklarımızı açtık. Kortejimizde aynı zamanda ‘Seçimleri Beklemeyeceğiz! Seçimle Değil Devrimle Gidecek!’, ‘Ne Cumhur Ne Millet! Seçimleri Bekleme; Devrim İçin Örgütlen!’, ‘HDP’yi Kapattırma! HDP Ancak Kitlesel Eylemlerle Savunulabilir’, ‘Devrim İçin Devrim Parti, Parti İçin Komünistlerin Birliği!’ yazan dövizler taşıdık.

Oluşturulan yürüyüş kolunda DİSK’e bağlı şubelerin yanı sıra KESK, TÖP, Kaldıraç, EMEP, Birleşik Mücadele Güçleri, SEP de birer kortej oluşturarak yürüdüler. Aynı yürüyüş kolunda ‘Seçimle Değil, Devrimle Gidecek!’, ‘Seçimleri Bekleme; Devrim İçin Örgütlen!’, ‘Devrim İçin Devrim Parti, Parti İçin Komünistlerin Birliği!’, ‘Ne AKP Ne CHP, Kurtuluş Birlikte Mücadelede!’, ‘Emekçiler Vuracak O Saray Yıkılacak!’, ‘Kürtlerin Esareti İşçilerin Esaretidir!’, ‘Başkasını Ezen Özgür Olamaz!’, ‘Kürtlere Özgürlük, Kurdara Azadi!’, ‘Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!’, ‘Erdoğan Gidecek, Başka Yolu Yok!’, ‘Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!’, ‘Katil Devlet Hesap Verecek!’, ‘Katil Devlet Yıkacağız Elbet!’ sloganları ile yürüdük.

Alanda Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, BDSP, DİP, SYKP, TİP, Halkevleri, CHP üyeleri de flama ve pankartlarla yerlerini almışlardı. HDP kitlesi alanda belirgin bir çoğunluğu oluştursa da tek ve güçlü bir kortejle alana yürüyen değil, doğrudan alana giren, bu yüzden yaygın ama dağınık bir topluluk oluşturdular. Kürsüden iyimser bir şekilde on bine yakın katılım olduğu söylense de bizim gözlemimiz mitinge katılımın bunun ancak yarısını bulduğu yönünde oldu. Bununla birlikte alanda bir miting havası pekâlâ oluşmuştu.

Kortejimiz alana vardığında Praksis konseri başlamıştı. Fakat mitingi tertip edenler İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve CHP İl Başkanı’nı bir bakıma ev sahibi gibi kitleyi selamlamak için mitingin daha başında tüm kortejler alana girmeden kürsüye çıkarmışlardı.

Tunç Soyer konuşmasında ‘Yola çıkarken çok ses çok renk çok nefes demiştik. İzmir’in emek ve demokrasi güçlerini büyüteceğiz demiştik. Bu hedef doğrultusunda çalışmaya devam ediyoruz. Hep beraber omuz omuza daha güzel bir ülke için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Enerjimiz yerinde, gücümüz, kuvvetimiz yerinde, sonuna kadar hep beraberiz’ derken, CHP İl Başkanı Deniz Yücel ise ‘Demokrasi için, adalet için, özgürlük için bu alanda olan herkese selam olsun. Temiz toplum, temiz siyaset, temiz bir Türkiye Cumhuriyeti isteyen herkese selam olsun. Çok zarar verdiler, insanlarımızı kırdılar döktüler, kardeşi kardeşe kırdırdılar. İnsanlarımızın ahını aldılar. Tüm dostlarımızla birlikte o diktatörlük heveslilerini oradan indireceğiz. Ama sandıkla, demokrasiyle indireceğiz’ diyerek mitingin mesajını özetledi.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına basın metnini artık neredeyse bir kaide haline gelen biçimde DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı okudu. Sarı’nın okuduğu ortak açıklamada ise şunlar söyleniyordu: ‘HDP İzmir İl Binasında güpegündüz tüm emniyet güçlerinin gözü önünde Deniz Poyraz katlediliyor, aynı gün Anayasa Mahkemesinde yeniden kapatma davası açılıyor. Bu demokrasiye, hukuka, barışa açıkça saldırıdır. Bu faşist saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Toplumsal mutabakat, dayanışma, Anayasa, hukuk lime lime ediliyor. Siyasal cinayetler, parti kapatma davaları ile demokrasi yok ediliyor! Ancak Deniz’in katledildiği gün İzmir’de ortaya çıkan dayanışma Cumhur İttifakının faşist saldırılarına karşı en güzel yanıt oluyor. Bu oyunu bozacak olan Deniz’leri yaşatacak olan işte bu dayanışmadır, işte bugün birlikte alanlardayız.’ Sarı’nın konuşması ardından kürsüden kitleye ‘İş, Ekmek Özgürlük’ ve ‘Faşizme Karşı Omuz Omuza’ sloganları attırıldı.

Sarı’dan sonra kürsüye HDP Eş Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar çıktı. Buldan konuşmasında şunları ifade etti:

‘Deniz Poyraz’ı haince katlettiler. Denize sıkılan kurşun İzmir halkına, Kürt halkına, kadınlara sıkılan kurşundur. Biz bu katliamın özel olarak seçildiğini HDP’nin özel olarak hedef alındığını, planlı bir katliam olduğunu başından beri söyledik ve tekrar ediyoruz. Bu aynı zamanda barışa, umuda sıkılan bir kurşundur, halkların kardeşliğine, birlikte yaşam iradesine sıkılan bir kurşundur. İzmir’in özel olarak seçilmesinin ayrı bir anlamı ve hedefi vardır. Çünkü İzmir çok renkli bir kenttir. Tıpkı HDP gibi tüm farklı inançları, kimlikleri içinde barındıran bir kent olduğu için özel olarak seçildiğini çok iyi biliyoruz. Sevgili Deniz’imizi buradan anıyoruz. Ve Deniz’imize söz veriyoruz; senin hayallerini gerçekleştireceğiz. Bayrağı asla yere düşürmeyeceğiz. İzmir halkı sana bu sözü veriyor. Tüm Türkiye, İzmir oldu, Deniz oldu, HDP oldu, HDP’li oldu. İşte bu korkudan dolayı HDP’ye yönelik saldırıları ve operasyonlarını durdurmadılar.

HDP’ye kapatma davası açtılar. Biliyorlar ki HDP bu ülkede cesaretin, umudun, huzurun güvencesidir. HDP, bugün Türkiye’de kadınların, gençlerin umudu, barışın demokrasinin teminatıdır. HDP’yi bu kadar hedef almalarının sebebi budur. Gelsinler, görsünler, davanın sonucunu İzmir meydanından görsünler. HDP, adliye koridorlarına, cezaevlerine sığmaz. Bugün bu ülkeyi o kadar kirlettiler ki, siyaseti o kadar kirlettiler ki bu iktidarın çeteye, mafyaya esir düştüğünü görüyoruz. Ancak; buradan çıkmanın tek yolu demokrasi, barış, adalet ve hukuktur. Ama bunların yanında ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorunudur. Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorunun çözülmeyeceğini bu iktidar artık anlamalıdır. İmralı’ya tecrit uygulayarak bu sorunu çözmeye çalışanlar! Tecrit insanlık suçudur. Kendi çıkardıkları yasaları uygulamayan iktidara sesleniyoruz; Tecriti kaldırın, Kürt sorununu çözün! Bu ülkeye demokrasiyle, adaletle, barışla gelin. Kürt sorunun çözmek elbette ki çok kolay ama bunun yol ve yöntemleri var. Ama şunu da biliyoruz Kürt sorunu sadece HDP’nin sorunu değildir, aynı zamanda Türkiye’nin sorunudur. Kürt sorununu çözmenin yolu sadece Diyarbakır’dan geçmez, İzmir’den de geçer, İstanbul’dan da geçer, Ankara’dan da geçer. İşte bu yüzden tüm siyasi partilere buradan sesleniyorum; bu sorun hepimizin sorunudur, eğer bu sorun çözülürse bu iktidar zaten kaybedecek. Bu sorunu Türkiye halkları birlikte çözmek zorundadır. Bu sorun, tüm muhalefet partilerinin sorunudur.’

Mithat Sancar ise şunları ifade etti:

‘Deniz Gezmiş’ler, Deniz Poyraz’lar yolumuza ışık tutsun. Demokrasiyi, barışı, özgürlüğü başka yerlerde değil, bu meydanlarda arıyoruz. Yeter ki mücadele ortaklığımızı büyütelim. Zalim, soyguncu iktidarı durdurmanın yolu bu buluşmaları büyütmektir. Yolumuzdan şaşmayalım. Bizim birliğimiz gücümüz bu buluşmalardandır. Türkiye’nin tüm ezilen halkları, emekçileri kadınları, gençleri, tüm demokrasi güçleri bir araya geldiğimizde bu zulüm düzeni gider. Savaş politikalarını da sömürüyü de bitireceğiz. Demokrasiye, barışa, eşitliğe giden yolu hep birlikte açacağız. Deniz Gezmiş ve Deniz Poyraz’a sözümüz; demokrasiyi halkın bağrında, bu meydanlarda kuracağız. Nerede bir demokrasi mücadelesi, özgürlük arayışı adalet yürüyüşü varsa biz HDP olarak orada olacağız. Biz HDP’yiz, her yerdeyiz sizlerleyiz. Umutla kalın, direnişle kalın.’

Konuşmaları kitle tarafından ilgiyle dinlenen eş başkanların ardından EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ve TÖP Sözcüsü Juliana Gözen de birer konuşma yaptı. TÖP adına yapılan ajitatif konuşma da kitleden ilgi topladı.

Konuşmaların ardından Bajar konseri ile miting sona erdi.

Son dönemde İzmir’deki eylem ve etkinliklerde giderek belirginleşen, CHP ve dolayısı ile Millet İttifakı ile, HDP ve etrafında kümelenen solun ilişkilerini pekiştiren bir tarz ve söylemin hâkim olduğu mitingde mitinge katılanlara ‘faşizme karşı en geniş birlikteliğin sağlanması’ gerekçesi ile burjuva muhalefetle herhangi bir ihtilaf yaratmayacak türden, Millet İttifakı’na da seslenen parlamenter mesajlar dışında bir şey söylenemedi. 1 Mayıs’ta temsili bir basın açıklaması ile yetinenler 1 Mayıs’ta yapamadıklarını ve söyleyemediklerini yapmış ve söylemiş oldular. KöZ’ün arkasında duran komünistler ‘Ne Cumhur Ne Millet, Ne CHP Ne AKP!’ diyen tek kortej olarak solun geri kalan kesiminden bu konudaki tutumunu net biçimde belirterek ayrıldı. Solun ve sosyalist örgütlenmelerin pankart ve dövizlerinde genel geçer sosyalizm ve devrim sloganlarının yanına gündemi yakalamak açısında ‘mafya düzeni’, ‘çete düzeni’ gibi tabirleri de eklenmişti. Böylelikle muhtelif sol akımlar burjuva liberallerin burjuva devlete dair yaydığı ‘temiz toplum, çetesiz devlet’ hülyalarına soldan katıldıklarını beyan etmiş oldular.

Kısa sürede örgütlenmiş olmasına ve parlamentarist-reformist tonuna rağmen miting İzmir’de uzun süredir miting örgütlenmesi konusundaki tutukluğun ortadan kalkmasına vesile oldu ve belli bir hareketlenme yarattı. KöZ’ün arkasında duran ve devrimci bir partinin inşası sorumluluğunu alan komünistler olarak, siyasal gerçekleri tok ve net biçimde ifade edenlerin gözle görünür biçimde azaldığı koşullarda, belli ki devamı gelecek bu kitlesel buluşmaları siyasal gerçekleri daha etkin bir biçimde dile getirmenin imkânı olarak kullanmayı görev sayıyoruz. Kürsülerden vaaz edilen reformist görüşlere inat devrimci şiarları ve siyaseti bu ve benzeri eylem ve mitinglerde alandan var etmek için bu çabayı artıracağız.

Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!

Seçimle Değil Devrimle Gidecek!

İzmir’den Komünistler