İzmir’de sol-sosyalist kurumlar 17 Kasım Çarşamba günü Karşıyaka Çarşı girişinde bir basın açıklaması gerçekleştirerek 12 Aralık’ta Bornova’da gerçekleştirmeyi planladıkları geniş işçi buluşmasına çağrıda bulundular.

Yaklaşık bir aydır muhtelif sol akımlar, demokratik kitle örgütleri ve sendikalarla  görüşerek işçiler emekçilerin yaşadığı yoksulluğun arttığı koşullarda birlikte ve eşit bir düzlemde, eşit bileşenler olarak ortak eylemlilikler ve faaliyetler örgütlenmesini hedefleyen kurumların bu konudaki çağrı ve temasları rekabetçi ve bürokratik bir bariyer ile karşılaştı. Buna rağmen bir araya gelebilen kurumlar ortak bir faaliyet takvimi oluşturmayı başardılar. KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak “eylemde birlik, ajitasyonda serbestlik” ilkesinin gözetildiği, herkesin kendi görüş ve kimliği ile alanda yer alabildiği bir faaliyetin gerekliliğinin altını çizdiğimiz bu toplamda yer aldık. Genel itibari ile asgari ücret ve gündelik mücadele talepleri üzerinden şekillenen ve böyle temel bir kısıtı olan bir birlik olmakla beraber bu sorunların kaynağına, nedenlerine ve nasıl çözülmesi gerektiğine dair görüşlerimizi her koşulda ve platformda ifade ettik. Ancak bu tür siyasal vurguların bu eylemliklerde öne çıkması halinde Millet İttifakı’nın dümen suyundaki akım ve sendikaların söylediklerinin ötesinde ve ilerisinde bir takım şeylerin söylenmesinin mümkün olabileceğini diğer bileşenlere defaatle ifade ettik.

Bu konudaki görüş ve vurgularımızla eylem birlikteliğinin bir parçası olarak başından beri yer aldığımız bu süreçte 12 Aralık’ta kitlesel bir işçi buluşması örgütlenmesi konusunda ortaklaşıldı. Bu eylemin çalışmasının başlangıcı olarak ve eylemin deklarasyon metninin okunması için Karşıyaka’da bir basın açıklaması gerçekleştirildi. “İnsanca ve Onurlu Bir Yaşam İçin İşçiler Emekçiler Buluşuyor” pankartının açıldığı eylemde okunan açıklamada şunlar ifade edildi:

“Yağma, rant, talan, savaş ekonomisi üzerine kurulu bir düzende yaşıyoruz. İçinde yaşadığımız bu düzen muazzam bir ekonomik çöküşün yaşandığı, açlık ve yoksulluğun zirve yaptığı, sosyal çelişkilerin derinleştiği bir krizle karşı karşıya. Tüm bu krizlerin yaşandığı dönemde biz işçi ve emekçileri derinden etkileyen asgari ücret ve bütçe görüşmeleri gelip çatmıştır.

 2022 asgari ücret görüşmeleri bu sene erken başladı. Her yıl aralık ayının ilk haftasında başlayan asgari ücret görüşmeleri basında, kamuoyunda günlerdir tartışılıyor.

… Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 3 bin lirayı, gıdanın yanı sıra giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık vb. için yapılması zorunlu toplam aylık harcama miktarı olan Yoksulluk Sınırı 10 bin lirayı aştığı koşullarda biz işçi ve emekçiler bizleri daha fazla sefalete sürükleyen bu düzene karşı ses çıkararak asgari ücret görüşmelerinde insanca ve onurlu bir yaşam talebimizle alanlara çıkıyoruz.

Asgari ücret görüşmeleri aynı zamanda bütçe görüşmelerinin sürdüğü bir tarihte yürütülüyor. Bütçenin en büyük kalemi ise, dolaylı ve dolaysız vergilerden oluşuyor. İşçilerin vergileri geliri eline geçmeden peşinen kesilirken, nüfusun %90’nını oluşturan emekçiler dolaylı vergilerin en büyük kaynağını oluşturuyor. Buna karşı Cengiz’inden Sabancı’sına, Kalyon’undan Koç’una, Ezcazıbaşı’na hepsinin vergileri affediliyor. Bizim sırtımızdan alınan vergilerden oluşan bütçelerden ise, tam da kepçe ile alıp, kaşıkla vermeye benzemektedir.

Şunu iyi bilmeliyiz ki vergilerle, düşük ücretlerle krizin faturasını işçi ve emekçilere kesenler, KHK saldırısıyla kamu emekçilerini işsizlikle terbiye etmeye çalışanlar, mücadele eden emekçileri sürgünlerle yıldırmaya çalışanlar, eğitim ve barınma temel bir hak iken öğrenci gençliği sorunlarıyla baş başa bırakanlar ve bu saldırıları sadece konuşmakla yetinenler 2022 yılı için geçerli olacak asgari ücreti belirleyecekler.

Pandemi koşullarını fırsata çeviren AKP iktidarı patronlara bu süreçte istediği her şeyi verdi. İşçiler, emekçiler ise yoksulluğa, sefalete ve açlığa terk edildi. Milyonlarca emekçi pandemi koşullarında çalışmak zorunda bırakılırken AKP iktidarı sermayedarların çıkarı için devletin tüm imkanlarını kullandı. Siyasi iktidarını korumak adına son olarak Irak-Suriye Tezkeresiyle dışarıda savaş ve saldırganlığı artıran, emperyalist efendilerine hizmette sınır tanımayan AKP, tüm bu kanlı planlarının faturasını da emekçiye ödetiyor, bir yandan da ırkçılığı tırmandırarak halkları birbirine kırdırmayı sürdürüyor.

Bizler aşağıda imzası olan ilerici-devrimci, emek örgütleri olarak bu düzen böyle gitmez dedik! Milyonlarca işçinin yaşamını ilgilendiren asgari ücreti ne iktidarın ne de işçiden kopmuş sendika ağalarının kararına bırakmamak için, emekçilerin insanca ve onurlu bir yaşam talebini mücadele ile gerçek kılmak için yan yana geldik.

Gelin, asgari ücret görüşmeleri başlarken bu oyunu bozalım.

Gelin, sermayenin ve onun iktidarının saldırılarına karşı gücümüzü birleştirelim.

Gelin, emeğin ayaklar altına alındığı, bir avuç asalağın şatafat içinde yaşarken bizlerin sefalete sürüklendiği bu dönemde emeğin gücünü dosta düşmana gösterelim.

Gelin, taleplerimizle alanlarda olalım, emeğimize ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkalım.”

 Açıklamanın sonunda aynı zamanda şu talepler sıralandı:

“İnsanca yaşanabilir vergiden muaf asgari ücret istiyoruz. Dolaylı vergiler kaldırılsın artan oranlı vergi uygulansın. Sendikal örgütlenmenin önündeki engel kaldırılsın. 25/2 (kod29) kaldırılsın. Herkese iş ve gelir güvencesi. Sermayeye değil emeğe bütçe. KHK’lı ihraçlar geri alınsın. Parasız eğitim, parasız sağlık istiyoruz.”

BDSP, Birleşik İşçi Kurultayı, Dev Tekstil, Dostluk ve Kültür Derneği, Ekmek ve Onur Derneği, ESP, Ege İşçi Birliği, Kaldıraç, Partizan, Sosyalist Kadın Hareketi, TÖP ve KöZ’ün arkasında duran komünistlerin imzacı olduğu bu eyleme elliye yakın kişi katıldı.

Türkiye’de dindirilemeyen bir rejim krizinin ve ardı arkası gelmeyen siyasal krizlerin yaşandığı koşullarda işçi sınıfına ve ezilenlere temas etmek ve seslenmek adına gündelik, sektörel, ekonomik ve sendikal görüşlerin ifade edildiği eylem, faaliyet ve etkinliklerin sayısı artıyor. Fakat işçi sınıfının her dönem şu ya da bu oranda yaşanan bu sorunları ortadan kaldırmasının nasıl mümkün olacağına dair, bağımsız bir siyasal mücadeleye ve devrimci siyasal vurgulara aynı oranda rastlanılmıyor. İşçi sınıfının ekmekten önce onura, en çok da iktidara ihtiyaç duyduğunu savunan komünistler olarak sendikalist-ekonomist bir çizgiyi aşan, Cumhur İttifakı’nı Millet İttifakı’na yedeklenmeden nasıl gönderilebileceğine işaret eden siyasal bir hattı her zeminde ifade etmeye devam edeceğiz. İşçilerin birliğinin sağlanmasının koşulunun önce komünistlerin birliğinin sağlanması olduğunun bilinciyle devrimci parti ihtiyacına her vesile ile işaret edeceğiz.

Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!

İzmir’den Komünistler