21 Haziran 2020’de İzmir’de ‘ “Nefes alamayan” Dünyada ve Türkiye’de Devrimci Durum” konulu bir söyleşi gerçekleştirdik. Söyleşide genel olarak ABD’de G. Floyd’un polis tarafından işkence edilerek öldürülmesi ile gelişen isyanı nasıl değerlendirmek gerektiğini, bunun dünyadaki ve Türkiye’deki siyasi izdüşümlerini irdeledik. Konuyu anlatan yoldaş ABD’de yaşayan her üç siyahtan birinin cezaevine en az bir kez girmiş olması ve ABD’de siyahlara yönelik ayrımcılığın aslında nasıl da kalıplaşmış bir olgu olduğunu ele alırken, bunun Trump’ın siyasi sıkışmışlığından bağımsız değerlendirilemeyeceğini; benzer bir durumun Türkiye’de de Erdoğan’ın sıkışmışlığı ve Kürtlere yönelik devlet siyasetinde gözlemlenebileceğini belirtti.

ABD’deki korona salgınının Türkiye’dekinden çok daha etkin olduğu göz önüne alındığında, ülke tarihindeki en önemli isyanlardan birinin vuku bulabilmesinin korona bahanesiyle evlere kapanmanın mantıksızlığını bir kez daha gözler önüne serdiğinin altını çizen yoldaş, Türkiye’deki devrimci dinamiğin ABD’dekine kıyasla çok daha güçlü olmasına rağmen Mart-Mayıs sürecinin korona bahanesiyle evlerde ve balkonlarda geçirtilmesini sağlayan solun güçlü reformist kanadının kitleleri eylemsizliğe ve parlamentarizme itmekte çok önemli bir rol oynadığını vurguladı. Yönetenlerin eskisi gibi yönetememe, yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmeyi istememe durumlarının var olmasına karşın sürmekte olan siyasi ataletin bundan kaynaklandığını belirten yoldaş, Köz’ün bu duruma karşı verdiği mücadeleyi örneklendirerek geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen ‘Seçimleri Beklemeyeceğiz’ kampanyasından bu bağlamda söz etti.

Türkiye’de Floyd isyanına destek vermenin yolunun Türkiye’deki en güçlü siyasi yoksayma, ayrımcılık ve şiddete maruz kalagelen Kürtlere uygulanan politikaları (kayyımları, yok sayılan dokunulmazlıkları, ve diğer şiddet/yoksayma/öldürme eylemlerini) teşhir etmekten geçtiğini dile getiren yoldaş, bunu yapmaması durumunda kendisini devrimci sayanların ABD’deki ırkçılığı basmakalıp sözlerle eleştiren ve kendilerine bu durumdan rant devşiren Seda Sayan-Recep Tayyip Erdoğan çizgisinden ayrı bir yerde duramayacağını belirtti. Bu bağlamda, proleter enternasyonalizmin önemine değinen yoldaş, enternasyonalizmin ancak kendi devletine karşı mücadele eden örgütlerle gerçekleşebileceğini vurguladı ve Türkiye’de gerekenin de bu olduğunun altını çizdi. Dünyada büyümekte olan ekonomik kriz riskinin Türkiye’deki ekonomizm taraftarı solcularca dillere pelesenk edileceğini, bu oyuna gelmemek gerektiğini belirten yoldaş, Türkiye’de yaşanmakta olan rejim krizinin asıl fay hattı olduğunu ve devrime ilişkin gelişmelerin kaynağının ancak bu hattan kökenlenebileceğini dile getirdi.

Yoldaşın konuşması sonrasında gerçekleşen sohbette, devrimci bir partinin eksik olmasının tıpkı Gezi ayaklanması sürecinde olduğu gibi ABD’deki isyanda da sönümlenmeye önayak olduğu, Türkiye’de de reformistlerin ırkçılığı ve ayrımcılığı eleştirirken bu durumun Türkiye’de ve Bakur Kürdistan’da Kürtlere yönelik yoksayma politikalarının dile getirilmesinin bir aracı olarak kullanılmaktan imtina edilmesinin devrimci gelişmeler önündeki en önemli engelin reformist sol olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğini vurguladık. Sohbet kısmında ayrıca sürmekte olan rejim krizinin veya dünyada da tırmanmakta olan siyasi çalkantıların Trump veya Erdoğan’ın gitmesi ile hemen sona ermeyeceği, bu süreci devrimle taçlandırabilmenin yolunun ancak devrimci bir partiyi kurabilmekten ve parti ile devrim yolunda yürümekten geçtiğini ifade ederek, devrimci komünist bir partiye yönelik yakıcı ihtiyacın varlığı bir kez daha dile getirdik. Bu bağlamda Köz’ün verdiği mücadeleyi İzmir’de de büyüteceğimizin altını çizdik.

Devrim için Devrimci Parti!

İzmir’den Bir Köz Okuru