Ekim Devrimi’nin 102. Komünist Enternasyonal’in kuruluşunun 100. yılında YDİ Çağrı, Avrora Kolektifi ve Söz ve Eylem ile birlikte “Komünist Enternasyonal’de Cephe Siyaseti ve Yeni Bİr Enternasyonal İçin Ne Yapmalı?” başlığıyla bir panel düzenledik.

Geçtiğimiz dönemdeki birçok eylem ve etkinlikte parlamentarizme ve reformizme karşı devrim şiarıyla ortaklaştığımız ve eylem birliği yaptığımız kurumlarla Ekim Devrimi Tartışmaları 2019’u da birlikte örgütledik. Panele başka siyasetlerden konuşmacı çağrılması, panel yeri bulunması ve duyurusunun yapılması gibi çalışmaları birlikte yürüttük.

Planladığımız gibi iki panel organize edemesek de iki panel için belirlediğimiz konuları birleştirerek daha uzun tartışılabilecek tek panel organize ettik.

Panel 17 Kasım Pazar günü Kadıköy’de Sosyalist Meclisler Derneği’nde gerçekleşti. Yaklaşık 100 dinleyicinin katıldığı panel devrim ve komünizm mücadelesinde düşenler için yapılan saygı duruşu ve Enternasyonal marşının okunmasıyla başladı.

Saygı duruşunun ardından Ekim Devrimi’ni anlatan İlk Buhar Makinası filmi izlendi ve alfabetik sırayla panel konuşmacıları ilk tur sözlerini aldılar. Panel iki aranın verildiği üç oturumda gerçekleşti. Dinleyiciler ilk tur sözlerinin ardından soru ve görüşlerini bildirdiler. İki tur boyunca konuşmacılar aşağıdaki görüşlerini ifade ettiler. Yaklaşık beş buçuk saat süren panel canlı tartışmalarla sürdü ve ilgiyle takip edildi.

Konuşmacılar aşağıdaki vurgularla görüşlerini bildirdiler.

Avrora Kolektifi:

Komünist Enternasyonal’in kuruluşuna Bolşevizm damgasını vurmuştur. Lenin’i ısrarla hatırlattığı gibi Bolşevizm “Marksist teorinin granitten temeli üzerinde kurulmuştur.” Çağımızın, yani “emperyalizm ve proleter devrimler çağının Marksizmi” ise Leninizm’dir (bu Stalin’in klasik ve bilimsel açıdan aşılamamış/aşılamaz olan Leninizm tanımıdır) ve başka hiç bir “izm” ya da akım olamaz. Bugün de Komünist Enternasyonal ancak sonuna kadar tutarlı anti-revizyonist Marksizm-Leninizm’in granitten temeli üzerinde yeniden kurulabilir. Günümüzde modern revizyonist, troçkist vb. anti-Leninist akımların hemen hepsinin kendi uluslararası oluşumları vardır. Bunların pek çoğu “Enternasyonal” çağrışımı yapmaktadır veya yeni bir “Komünist Enternasyonal” inşa etmeyi hedeflediklerini açıklamaktadır. Bunlardan özellikle modern revizyonistler oldukça güçlü ve örgütlü olmasına, toplamda milyonlarca insanı peşlerinden sürüklemelerine hatta bazı ülkelerde merkezi ya da yerel hükümeti oluşturmalarına ya da hükümet ortağı olmalarına rağmen (Hindistan, Güney Afrika, Kıbrıs, Moldova, vb.), kapitalist düzene karşı devrimci bir tehdit oluşturmaları bir yana pek çok durumda dün olduğu gibi bugün de en kritik durumlarda düzene kalp ilacı vazifesi görmektedirler. Bu niteliğiyle modern revizyonizm (ve onunla akraba akımlar) hala komünist hareketin baş düşmanı konumundadır.

Nasıl ki bu akımların devrimci mücadelenin hiçbir yerinde olmamaları bir tesadüf değilse, kapitalizme karşı halihazırda devrimci bir tehdit oluşturan ve kapitalist devletler tarafından da gerçekten böyle görülen akımların yalnızca anti-revizyonist hareketin içinden çıkan parti ve örgütlenmeler olması da bir tesadüf değildir. Fakat anti-revizyonist hareket içinde de ciddi bir ideolojik karmaşa sözkonusudur. Leninizm yerine “Maoizm” gibi akımların ya da Enver Hoca’yı resmen ya da fiilen “Marksizmin beşinci klasiği” olarak gören akımların ortaya çıkması bu karmaşanın sonucudur ki bunun da kökeninde Marksizmin klasiklerinin (Marx, Engels, Lenin ve Stalin’in) ayırdedici özelliklerinin neler olduğu konusunda net ve kapsamlı bir anlayışa ulaşılmamış olması yatmaktadır. Anti-revizyonist iddialı oluşumlar kendi içlerinde özellikle Stalin’i Marksizmin bir klasiği olmaktan açıkça ya da örtülü olarak çıkarmaya yönelenlerle, “Stalin savunulmadan komünizm savunulamaz” doğru anti-revizyonist sloganını savunanlar olarak ikiye bölünmektedir. Stalin’i Marksizmin bir klasiği olmaktan çıkarmaya çalışan akımların ortak eğilimi günümüzde Marksizmin en yüksek otoritesi olarak Marksizmin klasiklerine yerine sözümona onların “ciddi hatalarını düzelten” kendi teorisyenlerini açık ya da örtülü olarak kabul ettirmeye çalışmalarıdır. Marksizmin klasiklerinin, Bolşevik Parti’nin geleneklerinin ve Komintern’in tüm kongrelerinin temel çizgisinin ve temel taktiklerinin sözümona “ciddi hataları”nı bulduklarını ve bunları düzelterek bu temel üzerinde “yeni bir Enternasyonal” kuracaklarını iddia eden akımlar geçiş çağı arayışlarından, bunalım dönemi felsefelerinden başka bir şey değildir. Marksizmin klasiklerinin, Bolşevik Parti’nin geleneklerinin ve Komintern’in tüm kongrelerinin temel çizgisinin ve temel taktikleri, devrimci proletaryanın uluslararası deneyimiyle denenmiş, sınanmış, doğruluğu kanıtlanmış olan, günümüz komünist hareketinin üzerinde yükseleceği en sağlam temeli ve çıkış noktalarını oluşturmaktadır. Günümüz komünist hareketinin sorunu, bunların sözümona “ciddi hataları”nın “dünya reformculuğu”na soyunan Türkiye’den veya diğer ülkelerden bazı büyük teorisyenler tarafından “düzeltilmesi” sorunu değil, tam tersine bunların (klasiklerin, Bolşevik Parti’nin, Komintern’in) son derece yüksek teorik ve pratik seviyesine yükselmeye çalışma sorunudur.

YDİ Çağrı: 

Komünist Enternasyonal, 3.Kongre’den itibaren kapitalizme ve faşizme karşı işçilerin mücadele ve eylem birliğini sağlamak için çeşitli taktikler geliştirmiştir.

3.Kongre’de işçilerin birleşik cephesi, 4. Kongre’de işçi köylü hükümeti, antiemperyalist cephe, 5.Kongre’de sınıfa karşı sınıf taktiği, 7.Kongre’de antifaşist cephe siyaseti, birleşik cephe hükümeti vb. bu konuda Komintern’in bütünlüklü siyasetinin parçaları olan taktik kararlardır.

İşçilerin, emekçilerin bilinç ve örgütlenme seviyesi doğrudan sosyalist devrime, proletarya diktatörlüğüne geçişe uygun ise, ara aşamaya, geçiş sürecine gerek yoktur. Gelişmelerin de gösterdiği gibi faşizmin iktidara geldiği ülkelerde, antifaşist mücadele öne çıkmış, antifaşist cephe hükümeti gündeme gelmiş, antifaşist cephe hükümetleri kurulmuştur. Emperyalist işgal şartlarında emperyalist işgale karşı mücadele ön plana çıkmıştır. Proletarya diktatörlüğüne doğru gidişte faşizme karşı mücadele, emperyalist işgale kaşı mücadele, geçiş süreci, ara aşaması yaşanmak zorunda kalınmıştır. Bunda bir yanlışlık yoktur. Faşizme ve emperyalist işgale karşı verilen mücadelede burjuvazinin faşist olmayan kesimi, faşizme ve işgale karşı mücadele eden burjuvazi antifaşist cephe içinde yer almıştır. Keza bu ittifak siyasetinde de bir yanlışlık yoktur. Antifaşist cephe siyasetinin başarıyla uygulandığı ülkelerde faşizmin iktidara gelmesi engellenmiştir. İşçi sınıfının bölünmüşlüğünün ortadan kaldırılamadığı ülkelerde faşizm iktidara gelmiştir.

İkinci dünya savaşı emperyalist paylaşım savaşı olarak başladı. Buna rağmen savaş içinde yer yer güçlü ulusal kurtuluş ve devrimci yönler de vardı.

Haziran 1941 de Almanya’nın  Sovyetler Birliği’ne saldırması ile savaşın niteliği değişti.

Emperyalistlerin dünya egemenliği için birbirleriyle savaşması belirleyici olmaktan çıktı.

Sosyalist anavatanın savunulması, faşizme karşı mücadele, faşizmden kurtulma mücadelesi belirleyici hale geldi.

Masa başında taktikler belirlenmez. Sınıf mücadelesinin seyrine göre, şartlara göre taktikler belirlenir. İkinci Dünya Savaşında sosyalist anavatan Sovyetler Birliğinin savunulmasının merkeze konulması, faşizme karşı mücadelenin temel alınması, buna göre taktiklerin belirlenmesi siyaseti doğrudur.

Bugün Komintern tipi bir enternasyonal oluşturma çağrısının, iyi niyetli bir çağrı olmanın ötesinde bir anlamı yoktur. Komintern tipi bir enternasyonali oluşturma şartları bugün yoktur. Dünya komünist hareketi çok parçalı, zayıf ve güçsüzdür. Bu enternasyonalin gerekli olmadığı, gereksiz olduğu anlamına gelmez.

Evet, yeni bir Enternasyonal gereklidir.

Bugün yeni bir enternasyonali yaratmak için kavranacak esas halka, revizyonizmden arınmış ortak platform çalışmasıdır. Tek tek ülkelerde de enternasyonal görev budur.

Bir platformun olmadığını kabul eden gruplar tartışılmalı ortak platform çıkarma­ya çalışmalıdır.

Örgütsel birlik için ideolojik birlik gereklidir. İdeolojik birlik sağlamanın yolu açık kamuoyu önünde tartışmaktan geçer.

Uluslararası işçi sınıfının enternasyonal örgütlenmesinin tek biçimi Komintern değildir. Komünistler Birliği’nden Kominform’a enternasyonal örgütlenmenin çeşitli biçimleri olmuştur. Gelecekte de uluslararası işçi sınıfı enternasyonal örgütlenmesini mutlaka yaratacaktır.

SöZ ve Eylem konuşmasında; Ekim Devrimi’nin dünya devriminin başlangıcı olduğuna değindi. Komünist Enternasyonal’in bir zorunluluk olarak ortaya çıktığına ve Komünist Enternasyonal’de cephe taktiklerinin esas olarak Alman Komünist Partisi’nin önerileriyle kabul edildiğine değindi. Cephe politikalarının hem taktik hem stratejik bir girişim olduğunu belirtti.

KöZ adına Orhan Dilber konuşmasında şunlara değindi:

“Yeni bir enternasyonal için ne yapmalı? İlk altını çizmek istediğim şey yeni bir Enternasyonal lazım değil. Komünist Enternasyonali kurulduğu temeller üzerinden yeniden inşa etmek gerekir. Muhtelif yeni enternasyonal girişimlerinin hepsiyle de aramıza mesafe koymak gerekir. Komünist Enternasyonal’in inşası için birinci koşul Komünist Enternasyonal’in tez ve kararlarına bağlı olan bir komünist partisinin öncülüğünde bu ilke ve esasları kabul edenlerin bir araya getirilmesidir.

Yeni bir iddia yerine eski ve eskimemiş olan Komünist Enternasyonal’in iddiasını yükseltmek gerekir. Var olan akımların birbiriyle temas içinde yeni arayışlarının olmasının Komünist Enternasyonal ile ilgisi olamaz. Bunlar Komünist Enternasyonal’in kurulmasını engelleyici, saptırıcı yollardır. Komünist Enternasyonal’in ilkelerini benimseyen bir enternasyonal kurulacaksa, evvel emirde bu dünya partisinin temel referans olarak kabul ettiği tez ve kararların zemininde komünistlerin bir araya gelmesi gerekir. Bu zeminde olamayacak olanlar, «bugünün şartlarında başka bir şey lazım, günümüzde dünya değişmiştir» vs. diyen arayışlar, yüzeysel değişikliklere bakan bunların peşinde olan akımlardır. Her şeyden önce de Lenin’in ortaya koyduğu, Komünist Enternasyonal’in de benimsediği emperyalizm tahlilini rafa kaldıranlardır.

Bu birleşik cephe hem üçüncü kongre hem dördüncü kongrede çok somut bir içerikle ifade edilir:“proletaryanın tek cephesi” denir. “Komünistleri oportünistlerden ayrıt ettik, şimdi proleterlerin tek cephede bir araya gelmesini sağlamalıyız” diye somutlanır bu taktik. “Proleterlerin çıkarlarını savunma iddiasında olanların hepsinin en basit kısmi talepler için bir araya gelmeleri için çağrı yapacağız ve böylelikle oportünistlerle merkezcilerin bu konuda bile nasıl ayak dirediklerini kitlelere somut olarak göstereceğiz” denir. Birleşik cephe taktiklerinin esası budur.

Burjuvaziyle yan yana gelmek üçüncü ve dördüncü kongrelerde cephe taktikleri arasında hiçbir şekilde yoktur. Zaten Bolşevikleri Menşevizmden ayıran, parti üyeliği konusundaki pek bilinen tartışmanın yanı sıra ve buna da sıkı sıkıya bağlı olan 1905 deneyiminde de meydana çıkan yaklaşımlarıdır. Bu Lenin’in 1905 devrimi arifesinde “Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği” başlığı ile tarif ettiği iki çizgiyi birbirlerinden ayıran yaklaşımdır.

İkinci kongrede ulusal sorun konusunda benimsenen tezlerden itibaren bu ittifaklar politikası yerleşmiştir ve birleşik cephe perspektifinin de buna aykırı olması bahis konusu olamaz. Burjuva partileriyle ittifakın yahut burjuva akımların desteklenmesine kapı açan beşinci kongre kararının peşinden, altıncı kongrede sosyal demokrasiyi düşman ilan eden ve her türlü cephe perspektifini dışlayan altıncı kongrenin felaketli sonuçlarını takiben toplanan yedinci kongrede ters yüz edilecek olan ilkesel çerçeve de budur.

“Burjuvaziyle ittifak düşmanı yenmek için”, deniyor, birisi düşmanken diğeri dost mu oldu? Burjuvaziyle ittifak yaptığınız zaman kimin güçlü olduğundan bağımsız olarak onun şartına uyarsınız. Çünkü burjuvazinin iktidarını tehdit etmeyen onu alaşağı etmeyi hedeflemeyen hiçbir ittifak, hiçbir cephe başka türlü bir sonuca varamaz. Halk Cephesininin Komintern’le hiçbir alakası yoktur. Yedinci Kongrede benimsenmiştir. Komintern’deki birçok partinin razı olmamasına rağmen kabul edilmiştir. Fransa’da önceden yapılan koalisyon Komintern’e dayatılmıştır. Dördüncü Kongrede benimsenen cephe perspektifi yerine bu tezler geçmiştir. Bu ittifakları kabul ederseniz Komintern’in tasfiyesine de yol açmış olursunuz. Nitekim olanda budur. Razı olmayacağımız da budur.

İstanbul’dan Komünistler