Komünist Enternasyonal’in Üçüncü Kongresinde kabul edilen “Komünist Partilerin Kadınlar Arasındaki Çalışmasının Biçim ve Yöntemleri Üzerine Tezler”de vurgulanan temel ilkeler, bugün devrimci mücadelede kadının yerini anlamak ve kadın hareketi içinde yürütülecek devrimci çalışmayı örmek için komünistlere rehber olmaktadır:

1- Komünist Entemasyonal’in Üçüncü Kongresi, İkinci Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’yla birlikte, Birinci ve İkinci Kongreler’de alman kararı bir kez daha onaylar: Bu karar, Batı ile Doğu’nun tüm komünist partilerinin, işçi kadınların geniş yığınlarını komünist fikirlerle eğitip Sovyet iktidarı için mücadeleye çekerek, Sovyet işçi cumhuriyetinin inşası için kadın proleterler arasındaki çalışmayı yükseltmesi gerektiği yönündedir.

Tüm dünyada işçi sınıfı ve dolayısıyla işçi kadınlar da proletarya diktatörlüğü sorunuyla yüz yüzedir.

Kapitalist ekonomik sistem çıkmaza girmiştir; üretici güçlerin kapitalizmin çerçevesinde gelişebileceği hiçbir alan kalmamıştır. Çalışan insanların yaşam standartlarındaki keskin düşüş, burjuvazinin üretimi yenilemede yetersiz kalışı, spekülasyonun artışı, üretimdeki çözülme, işsizlik, fiyat dalgalanmaları ve fiyatlarla ücretler arasındaki uçurum, her yerde sınıf mücadelesinin kaçınılmaz biçimde keskinleşmesine yol açmaktadır. Bu mücadele, kimin ve hangi sistemin üretimi yönlendireceğini, yöneteceğini ve örgütleyeceğini tayin edecektir -ya burjuvazinin küçük bir grubu ya da komünizmin ilkelerine dayanan işçi sınıfı.

Yeni, yükselmekte olan sınıf, üreticiler sınıfı, ekonomik gelişme yasalarına göre, üretim aygıtını kendi ellerine almalı ve yeni ekonomik biçimler yaratmalıdır. Proletarya, ancak o zaman kapitalist üretim anarşisinin kontrolü altında zaptedilmiş üretici güçlerin en yüksek düzeyde gelişimini teşvik edecek bir durumda olacaktır.

İktidar burjuva sınıfının ellerindeyken, proletarya üretimi örgütleyemez. Onlar bu iktidarı korurken, burjuva ülkelerinin demokratik ya da sosyalist hükümetlerinin durumu düzeltebilmek veya kadın ve erkek işçilerin kapitalist ekonomik sistemin çöküşünden kaynaklanan korkunç ve dayanılmaz acılarım hafifletebilmek için başvurabileceği hiçbir reform veya önlem yoktur. Üreten sınıf, yalnızca iktidara el koyarak, üretim araçlarına sahip olabilir ve böylelikle ekonomik gelişmenin çalışan halkın çıkarlarına göre yönetilmesini olanaklı kılabilir.

Proletarya ile köhnemiş ve çağdışı kalmış burjuva dünyası arasındaki kaçınılmaz son kavgayı hızlandırmak için, işçi sınıfı III. Enternasyonal tarafından genel hatları belirlenen taktiklere sıkı ve tereddütsüz bir biçimde bağlı kalmalıdır. Proletarya diktatörlüğü temel ve acil hedeftir; her iki cinsiyetten proletarya için çalışma yöntemlerini ve verilen mücadelenin yönünü, bu belirler.

Kapitalist ülkelerdeki proletaryanın karşı karşıya olduğu en önemli sorun, proletarya diktatörlüğü için mücadele sorunudur. Diktatörlüğün zaten işçilerin elinde bulunduğu ülkelerde, komünist toplumun inşası yaşamsal önemde bir sorundur. Komünist Enternasyonal’in Üçüncü Kongresi, proleter ve yarı-proleter kadınların geniş kitlelerinin aktif katılımı olmaksızın, proletaryanın ne iktidarı ele geçirebileceğini ne de komünizmi gerçekleştirebileceğini savunur.

Kongre, aynı zamanda, bir kez daha tüm kadınların dikkatini şu gerçeğe çeker: Komünist partinin kadının kurtuluşuna yönelen tüm projelere desteği olmadan, eşit insanlar olarak kadınların haklarının tanınması ve gerçek kurtuluşu pratik olarak kazanılamaz.

 

2- Özellikle şimdiki süreçte, kadınların, komünizm için savaşan proletaryanın örgütlü saflarına çekilmesi, işçi sınıfının çıkarınadır. Sovyet Rusya’nın çalışan insanları, yeni komünist temeller üzerinde ekonominin yeniden inşası göreviyle yüz yüze bulunurken, ekonomik alt-üst oluş dünya ölçeğinde arttıkça ve bunun sonuçları tüm kent ve kır yoksulları üzerinde daha ağır bir baskıya yol açtıkça, burjuva-kapitalist ülkelerin işçi sınıfı için toplumsal devrim sorunu daha da keskin bir biçimde kendini hissettirmektedir. Kadınların etkin, bilinçli ve kararlı katılımı, bu hedeflerin daha kolay bir biçimde gerçekleştirilmesini sağlayacaktır.

İktidarı alma sorununun dolaysız bir biçimde ortaya çıktığı yerlerde, komünist parti, hareketin dışında kalan pasif durumdaki çalışan kadın kitlelerinin -hala burjuva dünya görüşünün, kilisenin ve geleneklerin etkisi altında olan ve komünizmin büyük özgürleşme hareketiyle hiçbir bağı bulunmayan ev kadınları, büro çalışanları ve köylü kadınlar- devrim için arz ettiği muazzam tehlikeyi hesaba katmak zorundadır. Hareketin dışında duran kadınlar, hem Batı’da hem de Doğu’da, kaçınılmaz olarak burjuva düşüncelerinin sağlam bir kalesi ve karşı devrimci propagandanın hedefi olacaktır. Kadınların sınıf bilincinden yoksunluğunun böylesine acı bir rol oynadığı Macaristan Devrimi’nin deneyimi, sosyal devrim yolunda ilerleyen başka yerlerdeki proletarya için bir uyan görevi görmelidir.

Öte yandan, Sovyet Cumhuriyeti’ndeki yaşananlar işçi ve köylü kadınların iç savaşa, cumhuriyetin savunulmasına ve Sovyet yaşamının tüm diğer alanlarına katılımının, ne kadar yaşamsal önemde olduğunun somut bir örneğidir. İşçi ve köylü kadınların Sovyet Cumhuriyeti’nde oynadıkları önemli rol, savunmayı örgütlerken, cephe gerisini güçlendirirken, sabotajlarla, her türden karşı-devrimci faaliyetle, firara teşebbüsle başa çıkarken vb. açıkça gözler önüne serilmiştir. Diğer ülkeler, işçi cumhuriyetindeki bu deneyimleri incelemeli ve bunlardan öğrenmelidir.

Bu demektir ki, komünist partiler kadın nüfusunun en geniş tabakaları üzerindeki etkilerini genişletmelidirler. Bunun için, onları burjuva dünya görüşünün ya da uzlaşmacı partilerin etkisinden kurtarmak, komünizmin ve dolayısıyla kadınların gerçek kurtuluşunun kararlı savaşçıları olarak eğitmek amacıyla, kadınlarla bağ kurmanın özel yöntemlerini geliştirmelidirler.

 

3) Komünist Enternasyonal’in Üçüncü Kongresi, proleter kadınlar arasındaki parti çalışmasının geliştirilmesini, Batı’nın ve Doğu’nun komünist partileri için acil bir görev olarak belirlerken, aynı zamanda, tüm dünyanın işçi kadınlarına şöyle seslenir: Yüzlerce yıllık esaretinizden, her türlü haktan yoksun bırakmışınızdan ve eşitsizlikten kurtuluşunuz, yalnızca komünizmin zaferiyle mümkündür ve burjuva kadın hareketi, size komünizmin vereceği bu güvenceyi sağlamaktan tamamen acizdir. Sermayenin iktidarı ve özel mülkiyet var olduğu sürece, kadının kocasına bağımlılıktan kurtuluşu, onun kendi mülkiyetini ve ücretini kullanma hakkından ve kendi çocuğunun geleceğiyle ilgili karar vermede kocasıyla eşit haklara sahip olmaktan bir adım daha öteye gidemez.

En radikal feminist talep bile -burjuva parlamentarizminin çatısı altında kadınlara oy hakkının tanınması- gerçek eşitlik sorununu kadınlar için, özellikle de mülksüz sınıfların kadınları için çözümleyemez. Son yıllarda burjuvazinin cinsiyetler arasında resmi eşitliği getirdiği tüm kapitalist ülkelerdeki kadınların deneyimi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Oy hakkı kadının aile ve toplum içindeki köleliğinin temel nedenini ortadan kaldırmaz. Bazı burjuva devletleri, bozulamaz kutsal evliliğin yerine, medeni nikahı geçirmişlerdir. Ancak proleter kadın, kapitalist patrona ve kocasına, eve ekmek getirene ekonomik olarak bağımlı kaldığı sürece, anneliği ve çocukluğu koruyacak kapsamlı önlemlerin yokluğunda ve toplumsallaşmış çocuk bakımının ve eğitimin sağlanmadığı koşullarda, medeni evlilik, kadının evlilikteki konumunu eşitleyemez ya da cinsiyetler arasındaki ilişkiler sorununu çözümleyemez.

Resmi ya da yüzeysel eşitliğe karşı olarak, kadınların gerçek eşitliği komünizmle, emekçi sınıfın kadın-erkek tüm üyeleri üretim ve dağıtım araçlarını ortak mülkiyetleri haline getirdiğinde, onların yönetiminde söz sahibi olduklarında ve kadınlar, çalışma sorumluluğunu emek toplumunun tüm üyeleriyle aynı düzeyde paylaştıklarında başarılacaktır; başka bir deyişle, bu, insan emeğinin sömürüsüne dayanan kapitalist üretim ve sömürü düzenini devirerek ve komünist bir ekonomiyi örgütleyerek başarılacaktır.

Yalnızca komünizm, kadının doğal işleviyle -çocuk doğurma- yaşadığı topluluk için yaratıcı çalışmasını engelleyen toplumsal yükümlülükleri arasındaki çelişkilerin yok olacağı, sağlıklı ve dengeli bir kişiliğin uyumlu ve çok yönlü gelişiminin, emeğe dayanan topluluğun yaşam tarzı ve amaçlarıyla sıkı ve yakın bir uyum içinde tamamlanacağı koşullan yaratır. Kadının kurtuluşu ve haklarının tanınması için savaşan tüm kadınlar, komünist toplumun yaratılması- amacını gütmelidirler.

Ancak komünizm, aynı zamanda bir bütün olarak proletaryanın nihai amacıdır ve bu nedenle de, bu iki mücadele kadın ve erkek işçilerin çıkarları doğrultusunda, fek ve bölünmez bir mücadele olarak verilmelidir.

 

4) Komünist Entemasyonal’in Üçüncü Kongresi, devrimci Marksizm’in şu temel tutumunu destekler: Ne “özel” bir kadın sorunu vardır ne de özel bir kadın hareketi olmalıdır; işçi kadınlar ve burjuva feminizmi arasında kurulan herhangi bir ittifak ya da sosyal uzlaşmacıların ve oportünistlerin kaypak ve açıktan sağcı taktiklerine arka çıkmak, proletaryanın güçlerinin zayıflamasına, bu suretle de kadınların tamamen özgürleşeceği o büyük anın gecikmesine neden olacaktır.

Komünist bir toplum, farklı sınıflardan kadınların birleşik çabalarıyla değil, tüm sömürülenlerin birleşik mücadelesiyle kazanılacaktır.

Proleter kadın kitleleri, kendi çıkarları için, komünist partinin devrimci taktiklerini desteklemeli, kitle hareketinde ve gerek ulusal gerekse uluslararası arenada ortaya çıkan her türden iç savaşta mümkün olduğunca etkin ve doğrudan bir rol almalıdırlar.

 

5) Kadınların üzerindeki (kapitalizmden ve kendi evlerindeki ailevi bağımlılıklardan doğan) çifte baskıya karşı mücadeleleri, en yüksek aşamasında, her iki cinsin proleterleri tarafından kendi diktatörlükleri ve Sovyet düzeni için (III. Enternasyonal bayrağı altında verilen) mücadeleye dönüştürülerek, uluslararası bir karaktere bürünmelidir.

 

6) Komünist Enternasyonalin Üçüncü Kongresi, işçi kadınları burjuva feministleriyle herhangi bir işbirliği ve anlaşmaya karşı uyarır. Aynı zamanda, proleter kadınlara şunu açıkça belirtir: Kadınların özgürlük davasına zarar vermeden II. Enternasyonal ve ona yakın oportünist unsurların desteklenmesinin mümkün olduğu biçimindeki herhangi bir hayal, proletaryanın özgürlük mücadelesine ciddi bir zarar verecektir. Kadınlar, kendi köleliklerinin burjuva sistem içine kök saldığını ve bu köleliği sonlandırmak için yeni bir komünist toplumun kurulmasının zorunlu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdırlar.

İşçi kadınların İkinci ve İkibuçukuncu Enternasyonallerin gruplarına ve partilerine verdikleri destek, toplumsal devrimi frenlemekte ve dolayısıyla yeni bir toplum biçimine geçilmesini geciktirmektedir. Eğer kadınlar İkinci ve İkibuçukuncu Enternasyonallere kararlılıkla ve uzlaşma olmaksızın sırt çevirirlerse, toplumsal devrimin zaferi çok daha kesin olacaktır. Komünist kadınlar, Komünist Enternasyonalin devrimci taktiklerinden ürkenleri mahkum etmeli ve onların Komünist Enternasyonal’in sıkı saflarının dışına atılmaları gerektiği düşüncesinden vazgeçmemelidirler.

Kadınlar, şunu unutmamalıdırlar: İkinci Enternasyonal, asla, kadınların bütünüyle kurtuluşu için mücadeleyi ilerletmek üzere herhangi türden bir örgüt kurmaya bile kalkışmamıştır. Sosyalist kadınların uluslararası birliği, II. Enternasyonalin çatısının dışında, işçi kadınların kendi inisiyatifleriyle başlatılmıştı. Kadınlar arasında özel çalışma yapan sosyalist kadınların ne statüsü, ne temsil, ne de tam oy haklan vardı.

Üçüncü Enternasyonal, 1919’daki ilk kongresinde, kadınların proletarya diktatörlüğü için mücadeleye çekilmesi sorununa karşı tutumunu formüle etmiştir. Kongre, kadın komünistler için bir konferans çağrısı yapmış ve 1920’de, Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesinde sürekli temsil edilmek üzere kadınlar arasında çalışma için bir Uluslararası Sekreterlik kurulmuştur. Sınıf bilincine sahip tüm işçi kadınlar II. ve İkibuçukuncu Enternasyonallerden kayıtsız şartsız kopmalı ve Komünist Enternasyonalin devrimci çizgisine destek vermelidirler.

 

7) Fabrikalarda, bürolarda ve tarlalarda çalışan kadınlar, komünist partilere katılarak Komünist Enternasyonale olan desteklerini göstermelidirler. II ve III. Enternasyonal arasındaki mücadelenin henüz kesin bir noktaya varmadığı ülkelerde ve partilerde, işçi kadınlar, Komünist Enternasyonalin savunucusu olan parti ya da grubu desteklemek için ellerinden geleni yapmalı ve resmi liderler ne derlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar, yalpalayanlara ya da açıkça karşı tarafa geçmiş olanlara karşı amansız bir savaş vermelidirler. Kurtuluşu isteyen sınıf bilinçli proleter kadınlar, Komünist Enternasyonalin dışında duran partilerde kalmamalıdırlar.

III. Enternasyonale karşı olmak, kadınların özgürleşmesine karşı olmaktır.

Hem Batı’daki hem de Doğudaki sınıf bilinçli işçi kadınlar, kendi ülkelerinin komünist partilerinin üyeleri olarak Komünist Enternasyonali desteklemelidirler. Saflarındaki herhangi bir tereddüt ya da bilinen uzlaşmacı partilerden ve tanınmış liderlerden kopma korkusu, acımasız ve dünya çapında bir iç savaşa doğru gelişen büyük proletarya mücadelesinin başarısını çok kötü etkiler.