Parlamenterizmin Dayanılmaz Hafifliği ve Seçimlerde Devrimci Tutumun Netliği

24 Haziran seçimleri gündeme gelip, bu seçimlere yönelik burjuva partileri ve Türkiye solunun tutumları netleştiğinden bu yana bir dizi konuya dair tartışmalarda kendisini her alanda var etmeye başladı.  İki sağ ittifak olarak ortaya çıkan Cumhur ittifakı ve Millet İttifakının karşısında, HDP’nin merkezinde olduğu ve KöZ’le birlikte bir dizi sol sosyalist akımın destek verdiği bileşim ortaya çıktı. Sol kesimin bulunduğu kesimin ortak noktası ise 12 Eylül Barajını aşarak HDP’yi parlamentoya sokmak ve AKP’nin parlamentodaki milletvekili çoğunluğunu elinden almaktı. İki sağ ittifaka karşı tek sol ittifak diye kendisini tanımlayan bu ittifakın içerisinde ise Komünistlerin seçimlere ilişkin tutumu bambaşka bir anlam taşıyor.

KÖZ’ün 1 Mayıs öncesinden beri çıkarmış olduğu seçimlere ilişkin özel sayısında, döne döne vurgulanan çizgi; parlamenterizme düşmeden devrimci bir seçim çalışmasının nasıl yürütüleceğini ve yürütülmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Önermiş olduğu Demirtaş’ın adaylığı ve sol blok çağrısı; parlamentoya HDP’nin çok güçlü bir şekilde girmesine, AKP’nin parlamentoyu kaybetmesine, parlamentodaki krizin büyümesine, dolayısıyla da var olan rejim krizinin derinleşmesine sebep olacaktı. Böylesi bir kriz atmosferi, düzenin sahiplerinin ve düzen güçlerinin değil, bu topraklarda var olan burjuva aygıtını ve düzenini yerle bir edip, yerine ezilenlerin dolaysız iktidarı olan, sovyet iktidarını kurmak isteyen devrimcilerin, işine yarayacaktı. Her ne kadar seçimin erkene alınmasından kaynaklı Demirtaş dışında bir aday gösterilememesinden ötürü Demirtaş’ın adaylığı netleşmiş olsa da, sözünü ettiğimiz sol blok kurulamamış ve bu yönde KöZ hariç hiçbir siyasi akımın çabası olmamış oldu. Kimi milletvekili adaylıklarıyla HDP çevresinde buluşularak sol hareketin geniş bir kesiminin dahil olduğu bir seçim birliği sağlanmış oldu. Bu birliktelik üzerinden seçim çalışmalarının startları verilerek, tüm alanlarda faaliyete geçildi. Her ne kadar bu faaliyetler ortak bir şekilde planlanıp yürütülemese de 7 Haziran seçim çalışmalarının çok daha gerisinde bir seçim çalışması kerhen de olsa yürütülmeye çalışılmaktadır. Bulunduğumuz yerelde de KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak bu çalışmalarda azami düzeyde sorumluluk almaya çalışıyoruz.

Seçimlere dair bu çalışmalar bir yandan yürürken, bir dizi tartışmalar ise sol hareketin militanları içerisinde kendisini göstermeye başlamıştı. KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak böylesi bir tartışma ortamlarının oluşacağını öngörüyorduk.  Bu ortamlarda seçimlere ilişkin tutumlarımızın ayırt edici yönlerini ortaya koymak ve bu çizgimizin asıl hedefinin devrimci bir partiyi yaratmaya nasıl hizmet ettiğini göstermek amaçlı belirli bir plan çerçevesinde hareket ettik.

Gerçekleşen tartışmalar daha çok HDP’liler ve HDP içerisindeki bileşenlerin ve TİP’in (HTKP) militanlarıyla birlikte yürütüldü. Seçim bürolarında ve farklı mekanlarda, farklı katılımlarla gerçekleşen bir dizi tartışmalar yapıldı. Bu tartışmalar zaman zaman 3-5 kişiyle zaman zaman ise 20 kişiyle yapıldı. Bu tartışmaların merkezinde ise HDP’nin parlamentoya girmesinin taşıdığı anlam, rejim krizi, devrimci durum, devrimci parti eksikliği ve ikinci tura dair tutumlar yer aldı.

KöZ’ün arkasında duranlar olarak HDP’yi neden desteklediğimize dair görüşlerimizi aktarıp bunun parlamentoda ciddi bir krizi beraberinde getireceğini, meclis elinden alınmış olan bir cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bir dizi yasayı onaylatamayacağını, zaten zayıflayan Erdoğan ve AKP’nin kendi tabanındaki prestijinin de ortadan kalkacağını, 12 Eylül barajını tekrar aşan ezilenlerin politik motivasyonunun daha da artacağını savunduk. Bunun da 7 Haziran seçimlerinden beri artan saldırılar ve HDP başta olmak üzere Türkiye solunun tutumlarından kaynaklı pasifize olmuş, meydanlardaki tok sesi zayıflamış olan kitleleri tekrar sokağa alanlara çıkmaya iteceğini öne çıkardık. Zaten ortada var olan rejim krizine, parlamentodaki bu krizin eklenmesi ve sokakları ve meydanları ezilenlerin kuşatması da eklenince bu topraklardaki devrimci durumun daha da güncelleşeceğini ve böylesi bir devrimci dalganın kabaracağının altını çizdik. Bizim bu argümanlarımızın karşısında ise tüm tartışmalarda ortak olan çok net bir görüş kendisini gösterdi. Bu görüşün sahipleri, bizim ortaya koyduğumuz görüşlerin tutarlı olduğunu lakin çıkacak olan böylesi bir hareketliliğin bu koşullar altında daha fazla saldırıyı da beraberinde getireceğini ve bu krizi devrimci bir duruma dönüştürebilecek olan bir hareketin var olmadığını ifade ettiler.  Tam da bu noktada, platformumuzun ortaya çıkış sebebi olan devrimci parti eksikliği ve bunu yaratma çizgisi tartışmaların merkezine oturdu. Zaten bu topraklar sürekli olarak böylesi krizlere gebeyken, bir dizi ayaklanmaları bağrında barındırırken, ezilenlerin emekçilerin bu öfkesini bir devrime taşıyacak olan devrimci komünist bir partinin yaratılması aciliyetinin altını çizdik. Bugünün en acil ve devrimci görevinin de böyle bir partiyi yaratmak olduğunu, KöZ’ün arkasında duran komünistlerinde asıl mücadelesinin tam olarak böylesi bir partiyi kurma mücadelesi olduğunu vurgulayarak platformumuzun partileşme stratejisini anlattık. Bu çizgimizin karşısında ise bunun yaratılamayacağı, koşulların artık değiştiği, başka bir zeminde mücadele yürütmek gerektiği görüşleri yer yer savunuldu.

Yürütmüş olduğumuz bu tartışmaların bir diğer ana konusu da seçimlerin ikinci turuna dair tutumlar üzerine oldu. Çıkarmış olduğumuz özel sayımızdaki vurgulanan çizgiye göre; HDP ve Demirtaş’ın olmadığı bir ikinci turda her iki sağ ittifaka da oy yok, aktif boykot tutumu oldukça net bir şekilde ifade edilmişti. Yürütülen bu tartışmalarda bizde bu tutumun neye denk düştüğünü, neden devrimci bir tutum olduğunu izah etmeye çalıştık. Karışımızdaki HDP ve bileşenlerinin militanları ise, ikinci turda Demirtaş kalmayıp Millet ittifakındaki CHP’nin adayı olan Muharrem İnce’nin kalması durumunda İnce’yi destekleyeceklerini, Erdoğan’dan kurtulmak için bu fırsatı değerlendirmek gerektiğini savundular. Erdoğan’ın kaybettiği bir durumun ardından OHAL’in kaldırılacağını, devrimcilerin ve solcuların biraz olsun nefes alabileceklerini savundular. Bugünden daha demokratik bir ortamın oluşacağından kaynaklı örgütlenme eylem yapma alanlarının artacağını öne çıkardılar. Bu yüzden de taktik olarak böylesi bir tutumun izlenebileceğini, bugünün koşullarının bunu dayattığını öne çıkardılar. Savunulan bu tutum istisnasız tüm solun militanları tarafından savunulan bir tutum olarak karşımıza çıktı. Biz ise farklı farklı tartışma ortamlarında farklı kesimler tarafından önümüze koyulan bu tutuma karşı neden İnce’yi ya da bir başka adayı desteklemeyeceğimizin altını çizmeye çalıştık.  Hali hazırda karşımıza çıkan bu tutumun özü itibariyle su katılmamış bir parlamenterizm olduğunu vurguladık.  Erdoğan’dan ve AKP’den parlamenter yollarla kurtulmaya çalışmak bırakalım düzen partilerinin ve Amerikancı muhalefetin işi olsun, devrimcilerin bu taraflarda asla ve asla bezi olamaz dedik. Bir diğer yandan Erdoğan’dan kurtulmak için bir diğer düzen partisine yedeklenmek, ezilenlerin eylemli mücadelesini büyütmez, aksine dibe vurmasına yol açar dedik.  Birinci turda güçlü bir şekilde parlamentoya girildiği zaman ortaya çıkan motivasyonun, ikinci turda bir burjuva partisine engaje edilmesi, devrimcilerin kendi mücadelesini yok etmeye yönelik bir tutum olacaktır. Bunun tersi ve devrimci bir tutum olan; düzen partilerine yedeklenmeyip, 1. turda ortaya çıkan enerjiyi var olan krizi derinleştirmek için sokak hareketine dönüştürmek, bu düzeni alaşağı edecek olan devrimci dalganın kabarmasına yol açacaktır. Hedefine, bu topraklarda bir devrim yapmayı koyanların bundan başka bir tutumu olamaz, varsa da bu hedeflerinden vazgeçecekleri anlamını ortaya çıkaracaktır. Komünistlerin ise asla böyle bir çizgisi olmayacaktır. İnce’nin mitinglerinde ortaya koyduğu demokrasi konularındaki vaatlerinin ise birer senet olduğu yönündeki görüşlerin ise hiçbir geçerliliğini olmadığını, Kandil ve Afrin operasyonlarına evet diyen, Kürtlerin inkarı üzerine kurulmuş olan bu cumhuriyetin özünü her daim bağrında taşıyan bir partinin adayının hangi sözüne itibar edilebileceğini sorduk. Zaten bu bakış açılarının ise Kautsky ve 2. Enternasyonal çizgisinden devralınan bir çizgi olduğunu ifade ettik.  Bu tutumların özünde devrimci tutumla, parlamenterist tutumların karşıtlığının en net görüldüğü tutumlar olduğunu vurguladık.

Farklı farklı bir dizi argümanların sıralandığı bu tartışmalar oldukça canlı ve karşılıklı geçen tartışmalar oldu. Görünen odur ki bu tartışmaların çok daha derinleri ortaya çıkacaktır. Köz’ün arkasında duran komünistler olarak izlenmesi gereken devrimci çizginin savunusundan ve propagandasından en ufak bir taviz vermeden politik alanda mücadelemize devam edeceğiz.

Parlamenterizm Yenilecek, Bolşevizm Kazanacak!

1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler