Üniversitelerden komünistler olarak, Mehabad Cumhuriyet’inin 74. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle Kürt ulusal hareketine komünistlerin takınması gereken tutumla ilgili aşağıdaki metinle, Kürtçe ve Türkçe afiş çalışması yaptık:

22 Ocak 1946’da Çuwarçıra Meydanı’nda Kürtlerin tarihlerindeki en önemli eşik atlanmış oldu. Mehabad kentinde Mehabad Kürt Cumhuriyeti ilan edildi. Bugün de Kürtlerin bayrağının rengi olarak kabul edilen sarı, kırmızı, yeşil renkli bayrak, ilk olarak bu cumhuriyetin ilanıyla resmileşti; günümüze dek geldi. Hınca hınç dolu olan meydanda, Kadı Muhammed bu topluluğa şu sözleri söyleyerek cumhuriyeti ilan etti: «Şu anda Özerk Kürt Cumhuriyeti kurulmuştur.»

Mehabad Kürt Cumhuriyeti, elbette nesnel koşulların bir hediyesi olarak değil, bu yönde amaçlı bir siyasal faaliyet yürüten Kürt örgütlerinin, Komel örgütünün (Hevi) mücadelesi sonucunda doğmuştur. Komel örgütü, 16 Eylül 1942’de, 15 kişinin girişimiyle kuruldu. Örgüt ayakta kalmak ve olanaklarını arttırmak için Sovyetler Birliği’yle ilişkiye girdi.

Mehabad Cumhuriyeti’nin ayrı biçimde kurulmasına yönelik tepkiler çok geçmeden belirdi, bunlara karşı Tebriz’deki Sovyet Siyasal Komiseri Yarmak’un, 22 Ocak’tan önce Kürtlerin amaç ve niyetlerini bilmesi ve gelişmeleri yakın bir yerde durduğu arabasının içinde oturarak seyrettiği cevabı yeterli görülmedi. İki ay sonra, Mart 1946’da, kimsenin Kürtlere kendi hükümetlerini kurma izni verilmediği, Kürtlerin kendilerini Azerbaycan Özerk Cumhuriyeti içinde ifade etmeleri gerektiği belirtildi.

“Uygarlık merdiveninde bizden daha yüksek bir basamakta olmayan bir halka teslim olmamız için ısrar ettiğiniz takdirde bu isteğinize boyun eğmemizi gerektiren ve bizi buna zorlayan bir neden yoktur. Ayrıca eğer konu, Kürtlerin bu zayıf halleriyle bir büyük devlete katılmaları konusu ise, Kürtler için yeniden İran’a katılmak daha iyi olacaktır.” (age, s.183) cevabını verdiler. Cevabın üzerine Sovyet yetkililer cumhuriyeti kabul etmek zorunda kaldı ve «Kürtler kendilerine özgü bir hükümet kurabilirler» açıklamasını yaptılar.

SSCB’nin izlediği «her şey SSCB’nin varlığı için» kavrayışıyla biçimlenen denge siyaseti ve varlığını bunun üzerinden yürütme politikası, ABD ve İngiltere’nin basıncına açık olması anlamına geliyordu. SSCB verdiği desteği geri çekti. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ve Mehabad Kürt Cumhuriyeti Aralık 1946 tarihinden itibaren tekrar İran işgaliyle birlikte İran’a ilhak edildi. Bu işgal karşısında Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nden bir direniş olmamasının nedenlerinden biri, Sovyetler Birliği’nin saldırı hazırlığına engel olma çabaları ve Mustafa Barzani’nin savaşma önerisinin Kadı Muhammed, KDP ve aşiret güçlerince kabul görmeyişi oldu.

Bunun üzerine Barzani, Türkiye ve Irak sınırına yerleşerek savaşı sürdürme kararı aldı ve bu doğrultuda İran’la savaşa girildi. Bu çatışmalarda İran başarısız kalıyordu. Barzani Mehabad’da tutuklu bulunan Kadı Muhammed ve diğer Kürtleri kurtarmak için girişimde bulunmaya yönelik hazırlık da oluşturuyordu. Bu sırada olumsuz bir olayın meydana gelişi bu planın uygulanmasına engel oldu. Yanlış anlaşılmaların sonucu olarak “Barzanilerden biri, elindeki makineli tüfekle ateş ederek Mamaş aşiretinden 11 kişiyi hemen öldürdü. Ölenlerden biri de, Aşayirlerin Beyi Ali Ağa’nın küçük kardeşi İbrahim idi. Bu taşkın hareket Barzanilerin itibarını düşürdü ve onlarla Mehabad arasına Mamaş aşireti ile müttefiklerinden oluşan bazı Kürt kuvvetlerinin düşman olarak girmelerine yol açtı.

1947 yılının mart ayının son günü, sabaha karşı saat üçte, cumhuriyetin ilan edildiği aynı meydanda, Çuwarçıra Meydanı’nda 14 ay önce ilan edilen Kürt cumhuriyetinin yenildiğinin ilanına ve onun önderlerinin idamına tanıklık edilmiş olundu.

Yaşadığımız topraklarda bu sorun üzerinden örgütlenme iddiasında olan/olduğunu bir zamanlar açıktan ilan edenler tarafından bile 1946 Ocak’ında yaşananlar kültür sanat sayfalarında «ilk Kürtçe operet»in bestelenmesi vesilesiyle yer verildiğine tanıklık ettik. Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve yaşananlar, yalnız bu topraklarda değil, o coğrafyada hala var olanlar açısından da pek değerlendirme konusu edilmek istenmez. Çünkü yaşananlarda bir biçimde payı olan her siyasi iradenin kendi payına düşen sorumluluklar ortaya dökülmek ve ileriki döneme yönelik atılan adımlar, Mehabad süzgecinden geçirilerek tanımlanmak zorunda kalınacaktır; ki bu durum, bu siyasal öznelerin bugünkü varoluşunu sorgulamaya dek vardırılması tehlikesini içinde barındırmaktadır. Aynı şekilde SSCB’nin rolü de değerlendirilmeye tabi tutulmak zorunda kalınacak, bu sefer, zaafları tarihi kişiler ve onların hatalarıyla açıklayan siyasal değerlendirmelerin sunduğu kolaylıklardan mahrum kalınmış olacak. Bugün kendini ve tarihini bu biçimde değerlendirme geleneği henüz yeşertilebilmiş değildir. Doğrusu, bu sorun yalnızca yaşadığımız topraklarla sınırlı değildir.

Yaşadığımız topraklarda, Kürtçe dil kullanımı, kültürel hakların elde edilmesi sorununun öne çıktığı bugün «demokratik cumhuriyeti destekleme» kararını verenlerle, bu karara tepkilerini «savaşmaktan vazgeçtiler» biçiminde verenler, Kürdistan için mücadele tarihini PKK ve bu topraklarla sınırlama noktasında birleşmekte, aynılaşmaktadır.

Mehabad önemlidir, çünkü bütün eksiklerine ve zaaflarına rağmen 1917 Ekim Devrimi’ni gerçek kılanlar Paris Komünü’nden yararlanmışlardır, ulusal kurtuluş mücadelesi verenler de, sorunu kültürel bir sorun olmaktan öte siyasal (devletle ilgili) bir mesele olarak algılamak gerektiğini bu deneyimden yararlanarak ortaya koyma olanağına sahip olabilecek, kendi geçmişlerindeki en üst noktayı aradıklarında karşılarında Mehabad’ı bulacaktır.

Mehabad deneyimini kendine kalkış noktası edinen bir Kürt ulusal hareketi yoktur. KDP, bu deneyimin üzerinden yükselen bir hareket olmasına karşın, sadece son yaşanan deneyimlere bakıldığında bile, Mehabad’ın derslerini kuşanmadığı ortaya çıkmaktadır.

Bugün Kürtlerin ileri çıkması için Mehabad’ı eşik olarak benimsemesi gerekiyor, bu ihtiyacın yakıcılığı hemen yanı başımızda, yaşadığımız topraklardaki Kürt hareketinin durumuna bakıldığında ortaya çıkıyor. Çözüm noktaları Mehabad’ın gerisinde ya federasyon ufkuyla ya da «kültürel haklar, kimlik sorunu» ufkuyla sınırlı kalıyor. Dolayısıyla bu siyasal tutumlar, daha ileri tutumları beslemiyor.

Elbette komünistler yalnızca bu tarihin sözünü edip, akıl vermekle değil, Mehabad Cumhuriyeti’nin kuruluşu sürecinde SSCB’nin aldığı tavrı, bu tavır ışığında Enternasyonal’in düştüğü durumu değerlendirmek zorundadır. Bunun yanı sıra Mehabad öncesinde M. Suphileri Karadenize gömen Mustafa Kemal’e verilen SSCB desteğini, bu destekten beslenen cumhuriyetin Ermeniler ve Kürt hareketlerine yönelik siyasetindeki paylarına düşen sorumlulukları ortaya koymak zorunda.

Ama bu da yetmez, yaşadığımız topraklardaki Kürt hareketini kaçkınlıkla suçlamak yerine, bu hareket bugünkü noktaya ulaşana dek onunla oluşturulan cephelerin, savaş karşıtı siyasetlerin ve en önemlisi yeni bir cephe yaratılamamış olmasının sorumluluğunu da üzerinde hissetmelidir.

Bütün bunlar yapılmadan, güvenilir bir pozisyonu yalnızca Kürt yığınları gözünde değil, hitap edilen diğer yığınların da nezdinde edinmek mümkün değildir. Bundan öte, komünist siyasetle, burjuva tarzı siyaset arasındaki açının açılmasına hizmet etmek, sorunu yerli yerine oturtmaktan bu yönde bir hareketin yaratılmasını sağlamaktan geçer.

Kahrolsun Ezen Ulus Şovenizmi!

Üniversitelerden Komünistler

Haberin Kürtçesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

Salvegara heftê û çaremîna Komara Mehabadê de, daxuyanîyek anî ji nêzîkbûna komunîstan di derheqê tevgera netewî de