Nazım Hikmet, Hasret şiirinde diyor ki, “gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider, gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder, elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter, ve madem ki bir gün ölüm mukadder, ben sularda batan bir ışık gibi sularda sönmek istiyorum, denize dönmek istiyorum…”

Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum ve devamında gelişen tepkiler sonrası Kadıköy Rıhtım’daki eyleme giderken aklımda acaba bu bir kıvılcım mıydı, ” artık yeter” mi diyorduk soruları vardı. Şiirdeki denize dönmek özlemi bu ülkenin onlarca onurlu yurttaşının kavgayı yaşamak, kavgayı bilmek ve kavganın içinde öğrenmek özlemi idi aynı zamanda benim için. İçimizi kıpır kıpır eden, her fırsatta 2023 seçimlerini işaret edenlere inat, “hayır, bizim kavgamız sokakta direnerek büyüyecek, sizin kör bıçaklarınız hiçbir meyveyi dilimleyemiyor biz çıplak ellerimizle gideceğiz arzu ettiğimize” demekti bizim için belki de bu eylem çağrısı.

Alana girince alışılagelmiş flamaları göremedim, bir adet flama vardı sadece. Flamanın dışında daha çok öğrencilerin kendi kimliklerinin yansıması bayraklar, renkler hakimdi alana. Politik bir eyleme gitmiş gibi değil de bir azınlık grubun “biz de varız” açıklamasına desteğe gitmiş gibiydim. Oysa o gün o rıhtımdaki eyleme sebep tamamıyla politik bir rektör ataması idi. Onlarca insan bir kıvılcımın düşünü kurarken eylemin devrimci yoğunluğunun olmaması üzücüydü. Güzel günler göreceğine inanan devrimci yürekler bunun devrimci bir parti olmadan olmayacağını biliyor. Onlarca insan umudunu arıyor, alanda bunu hissettim. Söz söyleyen onca dirençli insanı “kendi kimliğimizle bu topraklarda size rağmen yaşayacağız” diyen onca insanı devrimci bilincimizle buluşturmamız gerektiğini hissettiğimiz bir eylem oldu. Elimizde kalan son onurumuz için savaşacak yürekliliği herkese gösterebileceğimiz kavga dolu günlere özlem duyuyoruz. Biz denize dönmek istiyoruz, sularda batan bir ışık gibi sularda sönmek istiyoruz, devrimci gibi yaşamak istiyoruz. Ve sayılmayız parmak ile.

Kocaeli’den Bir KöZ Okuru