Programında amele ve rençber şuraları kurmak isteyen bir partinin Anadolu'ya gelmesi kadar doğal bir durum yoktur. Bu eleştirilmesi gereken değil örnek gösterilmesi gereken bir tutumdur.

1 Mayıs Mahallesi’nden komünistler olarak iki haftalık periyotlarla yapmış olduğumuz siyasi portreler okuması yerine, 28 Kânunusani, Mustafa Suphi TKP’si ve Devrimci Program sorunu üzerine bir oturum gerçekleştirdik: Bu oturum gerçekleştirilirken KöZ olarak, Mustafa Suphi TKP’si ile neden ilgilenmekte olduğumuz, devrimci parti yoksunluğu gibi başlıkları ele almak amacıyla düzenledik. Oturum 11 kişinin katılımı ile, soru, cevap ve görüşler ile devam eden bir formatta ilerledi.

Şunlar ifade edildi:

 “Komünistlerin birliği platformunun arkasında duran komünistler olarak gazetemizde de yer verdiğimiz bir devrimci parti eksikliği tespitini yapıyoruz. “Devrimci durum var, devrimci parti yok” tespitimizdeki devrimci parti yoksunluğu ve bunun nasıl kurulacak olduğunu tarif ediyoruz.  Bu topraklarda devrimci bir parti 10 Eylül 1920’de Mustafa Suphi ve yoldaşları tarafından Türkiye Komünist Partisi olarak kuruldu. Suphi TKP’si olarak adlandırdığımız devrimci parti, Dünya Komünist Partisi olan Komünist Enternasyonal’in programını onayladığı 4 partiden birisidir. Biz bugün devrimciler olarak bir partiyi kimin kurduğuyla ve partideki kişilerin ne yaptığıyla ilgilenmeyiz. Biz bir partiyi değerlendirirken, o partinin programına bakarız.  Programda partinin neyi hedeflediği, hedeflerini gerçekleştirirken hangi yolu izlediği kısımlarını ele alıp, bir partiyi bu yönleriyle değerlendiririz. TKP’nin 1 nolu bildirgesinde “Biz Anadolu’da yanan isyan ateşini bir şuuralar cumhuriyetine çevirmek üzere yola çıkıyoruz” ifadesi ile yola atılmışlardır ve 28 Kanuni Sâni 1921 tarihinde M.Kemal emrindeki askerler tarafından onbeşler olarak anılan M.Suphi ve yoldaşları Karadeniz’de katledilmişlerdir. Yine bu bildirge de TBMM için şunlar söylenmiştir: TBMM’nin, Osmanlı meclis-i mebusanın devamı olduğunu ve bu meclisin Ermenilerin, Kürtlerin, Alevilerin, işçilerin ve köylülerin kanı üzerine kurulan bir avuç azınlığın çıkarını koruyan bir meclistir. Katledilişlerinin bir yıl sonrasında yayımlanan bildiride on beşlerin isimlerinin değil, verdikleri devrim mücadelesinin çizgisine ve onların programlarına sahip çıkmak gerektiği vurgulanmaktadır.

Suphi TKP’si ve Şefik Hüsnü TKP’si:

Bugün tüm sol akımlar Şefik Hüsnü TKP’sini, kemalizme olan destekleri yüzünden eleştirmekte ve yanlış yapıldığını düşünmektedirler. Bu eleştiri dile getirilirken M.Suphi’yi yüceltip Şefik Hüsnü’ye kemalizm destekçisi damgasını vurarak taşlamaktadırlar. TKP programında Suphi ve yoldaşları katledildikten sonra bir değişiklik olmamıştır o halde TKP’nin tasfiyesi derken neyi kast etmekteyiz? TKP, kominternin programını onayladığı dört partiden birisi ve kominternin üyesi idi. Bu durumda TKP bilfiil kominternin aldığı kararları uygulamak zorunda ve eğer 21 ön koşuldan birisini dahi yerine getirmez ise Komünist Enternasyonal üyeliğinden atılma pozisyonunda yer almaktadır. Komintern, ilk dört kongresini gerçekleştirdikten sonra tasfiye olmuştur. Bu tasfiye Buharin’in yazdığı 1928 programı ile gerçekleşmiştir. Daha doğrusu tasfiyenin önü KYK(keyk)raporları ile açılmıştır .5. kongrede emperyalizme sekte vuran ulusal kurtuluş hareketleri desteklenmelidir kararını Şefik Hüsnü ve yoldaşları “Biz bağrımıza taş basarak da olsa genç cumhuriyete destek vermekten kaçınmayacağız” diyerek bu kararı uygulamışlardır. Şimdi sorun Şefik Hüsnü ya da Mustafa Suphi değil kominternin tasfiyesi ve bunun kararın uygulanmasıdır. Biz bugün TKP’yi konuşurken neden Kemalizm destekçisi olduğunu değil kominternin tasfiyesi ile ilgilenmeliyiz. Aksi takdirde TKP’nin uyguladığı kominternin kararlarını Şefik Hüsnü’ye bağlamak örgütü yok saymak olacaktır. Şefik Hüsnü, partisinin bağlı olduğu dünya komünist partisinin aldığı kararları uygulamıştır. Yapılacak da tam olarak budur yani örgütün bağlı olduğu merkezin aldığı kararı uygulamaktır.”

Soru-cevap bölümü:

-TKP’ nin Suphi zamanındaki programı Şefik Hüsnü zamanında da var, lakin bu fark neden, bunun Kominterndeki 4. Ve 5. Kongrelerde ulusal soruna dair alınan kararlarla bi ilintisi var mıdır? Bu kongreler arasında nasıl bir fark vardı?

“Suphiler’i eleştirenler içerik olarak, ezilen ulusla ilgili net bir çizgi olmadığı yönünde ithafta bulunmaktadırlar . Aslında bakıldığı zaman Komintern’in programı zaten Suphilerin programıdır. Ezilen ulus orda nasılsa TKP de ona göre hareket etmek zorundadır. Aynı zamanda TKP programında olmayan birçok konu hakkında eleştiri vardır. TKP bir merkeze, dünya komünist partisine bağlıdır ve merkezin programı TKP’nin programı iken her konu hakkında programında bir görüş bildirmek zorunda değildir. TKP Komintern’in programında yer alan her kararı uygulamak zorundadır  ve TKP programı denildiğinde Komintern’in programına bakmak tamamen doğru bir hareket olur.”

-Suphi katledildikten sora Sovyetler ses çıkarmıyor, Sovyetlerin kurtuluş savaşına desteği var, koşullar bu şekilde. Suphilerin eksikliği de Sovyetlere uyarak hareket ettiği için eksik değil midir?

“Bizim referansımız; Komintern’in ilk 4 kongre kararlarıdır. Kongre bir örgütün en üst organıdır. Kongre kararları tüm örgütü bağlar. Lakin 4. Kongrede ele alınan kararlar 5. Kongre arasında bağlı olan partiler tarafından tam da uygulanmamıştır ve 5. Kongrede bu kararlara uymayan KEYK (Ro yoldaş tarafından eleştiriliyor.  Bizim sahip çıktığımız kongrelerde ele alınan ilkesel kararlardır, KEYK’in  tutumları değildir referanslarımız.”

Konuşmacı:

Bu topraklarda komünist parti yaratmak isteyenler öncelikle Suphilerin TKP”sinin programının gerisine düşmemek zorundadır. Bu partinin programını ve pratiğini aşmak için önce ona sahip çıkmak gerekir. 

Cevap verme niteliğinde olan bir partinin programı görmezden gelinip, dünya üzerindeki başka bir yere yörünge çevrilmiştir. Bugün sol akımların çerçevesinin de pervasızlığı buradan gelmektedir. 

Otoriteyi kimin aldığı, 1920’den sonraki bakılan merkezin ne olduğu önemlidir. Burada 28 programı ortaya çıkmıştır. Mahir’den, Kaypakkaya’ya her yörünge 28 programındandır işin zorluğu da buradadır. 

İlk 4 kongrede öne çıkan siyasi çizgi 28 programında revize edilmiştir. Bugün buna itiraz eden tek bir akım dahi bulunamamaktadır. Bu programın dayanakları güçlüdür. Ayrım noktaları da buradan çıkacaktır. Bu kızıl çizgiyi koruduğumuz müddetçe elbet takipçileri çıkacaktır. Bugün bu ilkeleri dilimizden eksik etmemizin nedeni de budur. 

Sadece burada değil dünyanın dört bir yanında devrimciler öldürülmektedirler. Bunların isimleri değildir bizim için önemli olan. Onların çizgileridir. Bu topraklara devrim tohumu ekilmiştir ve hala yeşermeye devam etmektedir. Onların mücadeleleri bizim kuracağımız partiyle taçlanacaktır. Elimizdeki en güçlü silahımızda onların sahip olduğu komünist programlarıdır.


Oturumumuz bunların ifade edilmesinin ardından sonlandırıldı. 

Onbeşlerin katledişlerinin 100. Yılında komünistlerin birliği ve parti sorunu bu şekilde ele aldık. Bu noktada komünistlerin birliğini sağlamak isteyenler olarak gerisine düşmeyeceğimiz amaç ve ilkelerimiz, Komünist Enternasyonalin ilk dört kongresi, Komünist Enternasyonal’e katılmanın 21 Koşul’u ve TKP programının ilke ve esaslarıdır. Bu bayrağı yükselteceğiz.

Yaşasın Komünistlerin Birliği!

1 Mayıs Mahallesinden Komünistler